“Kıbrıs Harekâtı’nı gazeteden görmek mümkün. Devamlı Kıbrıs’la, Yunanistan’la ilgili çatışma dili kullanan gazete, Kıbrıs Harekâtı’ndan üç, beş gün önce bu çatışmayı birden kesiyor. ‘Domatesler çok pahalandı.’ diye manşet atmaya başlıyor. Mesela oradan anlıyorsun, bir şey olacak.”
Nutuk, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna uzanan süreci kapsayan ve Cumhuriyet’in yol haritasını oluşturan temel bir metindir. Bu çalışma, Nutuk metninde sıkça geçen kelimelerin analizini sunar.
Ernest Hemingway 30 Eylül 1922 günü Kanada’da yayım yapan Toronto Daily Star gazetesinin muhabiri olarak, zaferle biten Türk Kurtuluş savaşının sonuçlarını gözlemleyip anlatmak üzere İşgal altındaki İstanbul’a gelmiştir. Bu yazı Hemingway’in Türkiye’de geçirdiği günleri ve gazeteci olarak izlediği Lozan antlaşmasının izlenimlerini aktarmaktadır.
“Değil mi, evvela kendini ve mümkünse bütün vatanı kurtaracak olan Anadolu’dur. O halde kararımızı vermiş olalım, Anadolu Ajansı...”
Türkiye Cumhuriyeti, 600 yıllık Osmanlı saltanatının yerini alırken yalnızca yeni bir rejime değil aynı zamanda yeni bir kültüre de merhaba diyordu. Genç Türkiye her ne kadar muazzam bir gayretin ardından gelen büyük bir zaferin meyvesi olsa da, bedeli de o denli ağır ve yıpratıcı olmuştu.
Kariyer hayatına TRT’de başlamış, ardından bazı özel kanallarda devam etmiş, televizyonun bilinen simalarından, başarılı spiker Ebru Hekimoğlu ile kariyer yaşamı, televizyon dünyası ve mesleğin inceliklerini konuştuk.
12 yıldır medyada çalışan, Yaşar Özer önemli televizyon kanalları ve gazetelerde hem reklam hem haber içerikleri üretmiş işin hem dijital hem de konvansiyonel tarafında bulunmuş bir gazeteci. Mesleğin dünü, bugünü ve geleceğini konuştuk.
Bavul; ‘’Hayat bir yolculuktur, yanınızda bulunsun.’’ sloganıyla okurlarına hitap eden, eğlenceli, bilgilendirici, hayatın içinden içerikleriyle edebiyat dünyasından önemli isimleri kadrosunda barındıran bir dergi. Derginin genel yayın yönetmeni Oğuz Alkan’la hem dergi hem de kendisi hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
1923 yılında küresel boyutta çatışmalar yaşanırken, krizler çıkarken ve her ülke kayıplar verirken ABD’nin batısında genç bir animasyon sanatçısı sıradan bir stüdyoya sessiz filmler satmaktaydı. Bu o dönemler için basit bir işti, kardeşi Roy ile birlikte filmler üretip bunları Laugh-O-Gram stüdyosuna satan kişi ise İrlandalı-İngiliz bir ailenin en küçük oğlu olan Walt Disney’den başkası değildi.
Getir’in “Risk Alma Getir’den Al” reklam filmini hepimiz izledik değil mi? Hani İbrahim Büyükak’ın oynadığı ve seri halinde sürekli gördüğümüz reklam filmleri. Mizah eşliğinde bizlere evde kalmamız, güvende olmamız mesajı iletildi. Pandemi döneminde, korku ve endişe içindeyken medyanın bize sundukları da korku, tükenmişlik duygularıydı.