Yaşar Özer: Kaliteli İçerik “Ben Buradayım” Demeye Devam Ediyor

Yayın Tarihi: 2 Ocak 2024
Toplam Okunma: 159
Okuma süresi: 9,3 dakika

Esra Metin, Cansu Dömen, Sena Yücetepe, Cevahir Beyza Şentürk

12 yıldır medyada çalışan, Yaşar Özer önemli televizyon kanalları ve gazetelerde hem reklam hem haber içerikleri üretmiş işin hem dijital hem de konvansiyonel tarafında bulunmuş bir gazeteci. Mesleğin dünü, bugünü ve geleceğini konuştuk.

Biraz kendinizden bahseder misiniz? Yaşar Özer kimdir? Dün neler yaptı, bugün neler yapıyor, yarın neler yapacak?

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi gazetecilik bölümü mezunuyum. 12 yıldır medya sektöründe çalışıyorum, gazeteciyim. Üniversitenin birinci sınıfından beri ulusal medyadayım. İlk beş yıl star.com.tr’de gündem ve dış
haber editörlüğü yaptım. Daha sonra iki yıl Deniz Ticareti Dergisi’nin editörü olarak çalıştım. Deniz haberciliği benim için farklı ve güzel bir deneyimdi. Ardından sozcu. com.tr’de çalışmaya başladım. Beş buçuk yıldır Sözcü’de reklam metinleri yazıyorum ek olarak video içerik ve haber üretiyorum. Şu an bir televizyon hazırlığımız var. Bir aksilik olmazsa orada devam edeceğim.

Yazmaya olan ilginiz ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?

Beni mesleğe çeken şey en başta okumayı sevmemdi. Sonrasında yazmayı da sevdim. Süreç içinde gelişip devam etti. Lisedeyken şiir yazarak başladım. Şiirle olan ilişkim uzun soluklu olmasa da kelimeleri seven birine dönüşmemi sağladı. Bir yerden başlıyorsunuz işte. Kitapları sevmek, herhangi bir konuda araştırma yapmayı sevmek, bir şeyler anlatmayı sevmek, bunlar gazeteciliği de sevmeme neden oldu.

Kurallardan ziyade “önce hikâye”

İçeriğin etkili olabilmesi için olmazsa olmaz dediğini şeyler nelerdir?

Bu açıkçası değişen ve gelişen bir şey. Son 10-15 yıla bakarsanız dijitalleşmenin etkisiyle her şey çok iç içe geçti. Ben 2010 yılında çalışmaya başladığımda daha çok haberin ne kadar okunduğu yani kaç tık aldığı önemliydi. Bugün geldiğimiz noktada ise içeriğin zengin olması eskiye nazaran daha çok önemsenmek durumunda. Arama motoru optimizasyonları gelişti, kaliteli içerik beklentisi arttı. Örneğin okuyucunun bir haberin içinde ne kadar süre geçirdiği her zamankinden daha önemli. Bir haber çok tıklanıyor ama okuyucu o haberin içinde ortalama on saniye kalıyorsa bence bunun bir kıymeti yok. Çünkü belli ki tık tuzağı ile bir şekilde habere çekilmiş, ürettiğiniz içerik de okunmaya değer değil. Bu yüzden böyle şeyler daha çok önemseniyor.

“Long-form journalism” dediğimiz şey, internet gazeteciliğinin ilk zamanlarına kıyasla daha önemli ve önemsenen bir noktaya geldi. Bu benim açımdan anlamlı bir şey. “Multimedia journalism” de özellikle son yıllarda ilerleme kaydetti. Haberde hikâye anlatıcılığını önemseyen biri olarak benim açımdan güzel gelişmeler bunlar. Tabii insan Türkiye’de daha fazla kaliteli örnek olsun istiyor ama maalesef bu konuda bence yetersiz kalınıyor. Kurallardan ziyade “önce hikâye” diyorum ben. Çünkü etkili olabilmenin kuralları formata ya da döneme göre değişebilir ama iyi hikâyenin etkisi sabittir.

Gazeteci olarak zaten mesleki anlamda önceliğiniz para değildir. Çünkü öyle olsa bu mesleği seçmezsiniz. Ama herkesin belli bir miktarda kazanmaya ve hayatta kalmaya ihtiyacı var. Bir gazetecinin kendi işinin patronu olmasını anlamlı buluyorum.

İşinizin sizin için avantajlı ve dezavantajlı yönleri nelerdir?

Türkiye’de gazetecilik yapmak istiyorsanız çok şeyi göze almanız gerekiyor. İşin siyasi ve tehlikeli kısımlarını bir tarafa bırakır ve ekonomik anlamda bakarsak, hayatta kalabilmek için başka özelliklerinizin de olması lazım. Çünkü çok kaygan bir zemin var. Birçok insan mesleğine tutkuyla bağlı fakat bugün geldiğimiz noktada hep bir B planınızın olması gerekiyor. Gazetecilik yapmak için uygun zemin bulamadığınız zamanlarda yazarak ya da içerik üreterek para kazanabilmelisiniz. Mesela ben reklam metinleri de yazmaya başladım. Başlangıçta sadece metin odaklı çalışırken kurgu ve montaj öğrendim. Bir video haberin araştırmasını, röportajlarını, sunumunu ve seslendirmesini yapmak dışında mecbur kaldığımda kurgusunu da yapabiliyorum. Bu anlamda çok yönlü olmanın kıymetli bir şey olduğunu düşünüyorum. Avantajlı olma açısından bakarsak çok sevebileceğiniz ve keyif alabileceğiniz bir meslek olduğunu söyleyebilirim. Dezavantajları ise ekonomik anlamda hayatta kalmaya çalışırken bir taraftan da mesleğinizi hakkıyla yapabilmek için mücadele etmeniz gerekiyor.

Çünkü günümüz koşullarında gazetecilik mesleğinin hakkını verebilmek kolay değil.

Artık her olayın görünür olması mümkün ve doğal olarak haber değeri olan şeylerin sayısı artıyor, diğer yandan da haber kaynakları çoğaldı, gazetecilik bu durumdan nasıl etkileniyor?

Hem olumlu hem de olumsuz etkilerine şahit oluyoruz tabii ki. Ben genel anlamda iyi tarafından bakmayı tercih eden biriyim. Nevşin Mengü ve Cüneyt Özdemir gibi gazeteciler ana akımdan gelmiş olsalar da bu durum onlara bambaşka alanlar açtı mesela. Tabii ki büyük emek ve istikrar var ama hiçbir patrona bağlı kalmadan kendi işlerinin patronu olabildiler. Eskiden bu çok zor bir şeydi. Bugün bir gazeteci herhangi bir medya kurumundan kazanabileceğinden daha fazlasını kendi YouTube kanalından yayın yaparak kazanabiliyor.

Gazeteci olarak zaten mesleki anlamda önceliğiniz para değildir. Çünkü öyle olsa bu mesleği seçmezsiniz. Ama herkesin belli bir miktarda kazanmaya ve hayatta kalmaya ihtiyacı var. Bir gazetecinin kendi işinin patronu olmasını anlamlı buluyorum. Türkiye’de mevcut koşullara baktığımızda ürettiğiniz içeriğin tüm sorumluluğunun sizde olması çok kıymetli bir şey. Bazen ben de Instagram hesabımda haber içeriği olan reels videoları hazırlıyorum. Ticari bir beklentim yok ama bin takipçili bir hesapla 65 bin kişiye ulaşabiliyorsunuz. Bunu değerli buluyorum. Şu an kendi kurumumda sadece reklam metinleri yazdığım bir dönem geçirdiğim için sosyal medyada hazırladığım videolar multimedya haberciliğine dair kaslarımı çalıştırıyor. Eskiden insanlara ulaşmak için kimsenin böyle bir imkânı yoktu.

Kaliteli içerik “ben buradayım” demeye bir şekilde devam ediyor.

Türkiye’deki mevcut medya yapılanmasına baktığımızda da ayrıca anlamlı buluyorum durumu. Bugün iktidarların oyununu bozabilecek güç, ana akımdan ziyade sosyal medyaya geçmiş gibi görünüyor. Bu da çok kıymetli. Çok fazla handikabı da var tabii. Bilginin teyit edilmemesi, yalan yanlış bilgilerin çok hızlı dolaşıma girmesi gibi.

Bunun için de refleksler gelişiyor ama… teyit.org gibi bir mekanizma hayata geçebiliyor. Bugün vatandaşlar medya kurumlarından ziyade sevdikleri ve güvendikleri gazetecileri dinlemeyi tercih ediyorlar. Ya da Teyit gibi organizasyonlar yepyeni bir alanda güvene dayalı bir yapı kuruyor. Kısacası kaliteli içerik “ben buradayım” demeye bir şekilde devam ediyor. Kısa vadede olmasa bile uzun vadede bu böyle.

Kendinizi bu alanda geliştirmek için neler yaptınız? Kendini bu alanda geliştirmek isteyenlere tavsiyeleriniz neler olurdur?

Ben çok okumaya ve dil öğrenmeye yönelmiştim. Bugün baktığımızda mesleğin taleplerinin giderek arttığını söyleyebiliriz. Mezun sayısı da çok, her geçen sene iş bulmak daha da zorlaşıyor. Ben en başta iyi bir okuyucuydum. Kazandığım üniversitede zorunlu olmayan İngilizce hazırlık eğitimi vardı. Onu almayı tercih etmiştim. Orada belli bir aşama kaydettim. Bu anlamda hâlâ yeterli düzeyde değil bence.

Beş yıl kadar önce haberin yanı sıra reklam da yazmaya başladım. Bu anlamda da kendimi geliştirdim çünkü burası Türkiye. Bir B planım olmak zorundaydı. Biraz da denk geldi bu pozisyon ama bunu görüp sorumluluk aldım. Bugün “native advertising” metinleri de hazırlayan, bu içeriklerin fikrini oluşturup baştan sona süreci yönetebiliyorum. Bu sayede habercilik alanı dışında da içerik üretebilirim. Reklam ajanslarında reklam metinleri yazabilirim. Çünkü beş yıl bu alanda tecrübem oldu, kendime başka bir kanal açtım ve bu benim için önemliydi. Bunun dışında diksiyon eğitimi aldım, bir dönem temel oyunculuk eğitimi de aldım. Dört aylık bir eğitimdi. Bunu kamera karşısında kendimi daha rahat ifade edebilmek için yaptım. Çünkü mesele sadece diksiyonla bitmiyor. Kendinizi hazırlarsanız önünüze hazır olduğunuz bir seçenek geldiğinde önünüz daha açık olur. Bir yerde bir video, bir metin, bir haber seslendirilecekse ve sizin sesiniz, diksiyonunuz buna yatkınsa o işi siz yaparsınız. Oradan yeni bir kapı açılabilir.

Kendinize katacağınız böyle bir artı değerin Türkiye’de ne kadar karşılığı var?

Kısacası yaptığım şeyler bunlar, birçoğu da yolda oldu. Mesela bir gazetecinin kendini diri tutması, sürekli olarak gelişmelere ve mesleğe dair algılarının açık olması gerekiyor. Benim para biriktirip yıllık izninde Amerika’daki bir gazetecilik programına katılan gazeteci arkadaşım var. Böyle gazeteciler var bu ülkede. Oradaki yerel medya kuruluşlarını gezip yepyeni deneyimler edinmiş ve bu iş orada nasıl yapılıyor diye incelemişti. Kısacasını bu değişimin ve gelişimin sonu yok. Bu yönde bakarak hareket etmek insana ciddi bir artı değer katıyor. “Kendinize katacağınız böyle bir artı değerin Türkiye’de ne kadar karşılığı var?” diye sorarsanız orası da başka bir tartışma konusu tabii. (gülerek) Ama olsun. Siz hazır olun, her emeğin bir karşılığı vardır.

 

Kategori: Medya, Söyleşi

E-Bülten Kaydı

Gelişmelerden haberdar olun.