Genç Cumhuriyetin Yeni Yüzünü Tanıtma Çabaları: Karadeniz Vapuru Projesi

Yayın Tarihi: 29 Ocak 2024
Toplam Okunma: 469
Okuma süresi: 10 dakika

Deniz Benzer

“Sergi muvaffak olmuş bir eserdir. Bende gayet iyi intibalar husule geldi. Teşhir tarzı çok iyidir. Müteşebbislerini takdir ve tebrik ederim.

Türkiye Cumhuriyeti, 600 yıllık Osmanlı saltanatının yerini alırken yalnızca yeni bir rejime değil aynı zamanda yeni bir kültüre de merhaba diyordu. Genç Türkiye her ne kadar muazzam bir gayretin ardından gelen büyük bir zaferin meyvesi olsa da, bedeli de o denli ağır ve yıpratıcı olmuştu. Mustafa Kemal’e göre ‘hasta’ bir imparatorluk süreci ve ardından gelen savaşlarla iyice derinleşen iktisadi yaraları iyileştirebilmek için yıllarca doğunun kültürüyle yoğrulmuş eski toplumun Yeni Türkiye ile birlikte yüzünü Batıya dönmesi elzemdi.

İşte tam da bu koşullarda Mustafa Kemal Cumhurbaşkanlığı’ndaki TBMM’de hummalı bir çalışma başladı. Halk, devrimler aracılığı ile bir yandan Batının rejimiyle diğer yandan da onun diğer alışkanlık ve değerleriyle tanışıyordu. Bu yenilikler kâh sevilip benimseniyor kâh dirençle karşılanıp farklı gruplar arasında tartışma ve çatışmalara neden oluyor fakat öyle ya da böyle yavaş yavaş yeni ülkenin çehresine yerleşiyordu. Ancak Batı Dünyası Türkleri hâlâ fes ve çarşafla anımsıyor ve bu durum Türkiye’nin ‘muasır’ medeniyetler ile diyalog kurmasını zorlaştırıyordu.

Mustafa Kemal Türkiye’nin yeni yüzünü ve ürünlerini tanıtacağı ticari bir sergi açma fikrinden bahsetmiş fakat mali sıkıntılar yüzünden uygulamaya geçememişti. Bu fikirden duyduğu heyecanı kaybetmeyen, Türkiye’nin ticari ilişkilerini geliştirebilmesi için bir yol arayışında olan dönemin Ticaret Vekili Ali Cenani Bey, 19 Mart 1925’te mecliste şöyle bir konuşma yapacaktı: “Paşa hazretlerinin gündemden çıkarılmasından üzüntü duyduğu ticaret sergisi için ben başka bir şey düşünüyorum. Hükümetçe açılacak sergi masrafı olarak konan on beş lira bendenize hiç göründü. Memleketimizin mallarını gösterecek bir ticaret sergisi yapmak lazım geliyorsa üç dört yüz bin, belki bir milyon liraya ihtiyaç vardır. Bir ticaret sergisi meydana getirmek kolay bir iş değildir. Bunun yerine bir seyyar sergi teşkilini düşünüyorum. Bendeniz düşünüyorum ki, Seyr-i Sefarinden bir vapur alalım. Mesela Karadeniz Vapuru’nu.”

Meclis o gün seyyar sergi için bütçeden yüz bin lira ayırmaya karar verdi. İstanbul Ticaret Odası da beş yüz bin katkıda bulunacak ve sergide tanıtılacak tekel ürünlerinin satışı da sergiye kaynak sağlayacaktı. Artık projenin hayata geçmesini engelleyen bir unsur kalmamıştı. 1926 Mart’ında Karadeniz Vapuru sergi vapuruna dönüştürülmek üzere Haliç’e çekildi. Sergi için iki ayrı salon düzenlenip halı ile kaplandı, tavanlar alçı oymalarla süslendi, ürünlerin aydınlatması için elektrik tesisatı döşendi, geminin her yanı Sanayi Nefise-i Mektebi öğrencilerinin yaptığı resim, heykel ve biblolarla bezendi. Başköşeye ise İbrahim Çallı’ya yaptırılan Mustafa Kemal portresi yerleştirildi. Sergi Bursa Hereke halısından Hacıbekir lokumlarına, Kütahya çinisinden doldurulmuş tiftik keçisine, Beykoz Fabrikası mallarından tekel ürünlerine dek geniş bir ürün yelpazesine sahipti. Muasır medeniyetler seviyesinde etkileşim yakalamak üzere de sergilenen bu ürünlere dört farklı dilde bilgi veren etiketler iliştirilmişti. Ayrıca sergi için haber ve ticaret tanrısı Hermes’in İstanbul’dan ayrılan Karadeniz Vapuru’nun önünde, elinde asası yerine Seyr-i Sefain idaresinin amblemini tuttuğu bir de logo tasarlanmıştı.

Türkiye’nin yüzü olarak Avrupa’ya sunulacak isimler de inanılmaz bir titizlikle belirlendi. Gemi kaptanlığı için Atlantik Okyanusu’nu geçen ilk yolcu vapuru Gülcemal’in kaptanı Lütfi Bey uygun bulundu. Liman işletmeleri genel müdürü Raufi Manyasiza’de sergi müdürü idi. Avrupa’da eğitim görmüş ve yedi dil bilen Samiha Hanım ise protokol müdiresi olarak görevlendirildi. Ayrıca üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın oğlu Refik Bayar, Anadolu Ajansı’nın kurucularından şair Kemalettin Kamu, ilk Türk kadın gazetecilerden Bedia Arseven, ilk Türk kadın milletvekillerinden Mebrure Gönenç ve şair Orhan Veli Kanık’ın babası müzisyen Veli Kanık gibi isimler de vapurda bulunmaktaydı. Çevirmenlik görevi için Robert Koleji’nden bazı öğrenciler de bu listeye dâhil edilmişti. İstiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Üngör Şefliğinde seyahat boyunca vapurda ve çeşitli duraklarda konser vermek üzere 47 Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası üyesi de yolculuğa katılacak isimler arasındaydı.

17 Haziran 1926 tarihi geldiğinde Karadeniz Vapuru artık Türkiye’nin yeni yüzünü ve ürünlerini tanıtmak için demir almaya hazırdı. Vapurun rotası sırasıyla; Barcelona (İspanya), Le Havre (Fransa), Londra (İngiltere), Amsterdam (Hollanda), Hamburg (Almanya), Stockholm (İsveç), Helsinki (Finlandinya), Leningrad/Petersburg (Rusya), Danzing ve Gdynia (Polonya), Kopenhag (Danimarka), Anvers (Belçika), Marsilya (Fransa), Cenova ve Napoli (İtalya) duraklarından oluşuyordu.

Karadeniz Vapuru’nun Rotası (Orijinal Broşür)

Vapur Galata’dan ayrıldıktan sonra ilk olarak Mudanya’ya giderek Mustafa Kemal’in görüşlerine sunuldu. Hiçbir detayı atlamadan sergiyi gezdikten sonra şerefine gezi boyunca Avrupa’ya sunulacak Türk yemeklerinden oluşan menü de akşamki davette ilk olarak ona servis edildi. Mustafa Kemal gördüklerinden gayet memnun bir şekilde ayrılırken vapurun hatırat defterine “Sergi muvaffak olmuş bir eserdir. Bende gayet iyi intibalar husule geldi. Teşhir tarzı çok iyidir. Müteşebbislerini takdir ve tebrik ederim.” notunu düştü. Vapurun rotasında bulunmayan, yakıt ikmali için uğranan Cezayir’de Karadeniz Vapuru halk tarafından büyük ilgiyle karşılaşınca Bona da rotaya dâhil edildi. Vapur’da bulunan Sanat Tarihçisi Celal Esat Bey’in sonrasında o günden “Etrafımızı saran genç, ihtiyar, çoluk çocuk bütün halkın gözü hep grubumuzdaki yüzü açık, kısa saçlı, modern giyimli Türk hanımlara saplanıp kalmıştı. ‘Sen müslüman mısın?’ diye soruyorlardı yarı hayret yarı nefretle. Onlar bize biz onlara acıyorduk.” şeklinde bahsedecekti. Bu sözler Türkiye’nin seyyar sergiyle ne amaçladığını çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermesinin yanı sıra Batılı olmanın medeni, gelişmiş ve ileri olmak; Doğulu olmanın ise geri kalmışlık ve cehalet ile ilişkilendirildiğini de gösteriyordu. İşte tam da bu yüzden aslında Karadeniz Vapuru’yla fes ve çarşafların terk edildiğinden ziyade geri kalmışlığın terk edildiği gösterilmek isteniyordu.

Vapur, planlanan ilk durak Barselona’ya 20 Haziran 1926’da ulaştı. Vapuru iki günde 9-10 bin civarında kişi ziyaret etti. İspanyollar gördüklerinden oldukça etkilenmişti. Türkiye’yi tanıtma konusundaki sınavını başarıyla vermişti. Ancak iki ülke arasında gümrük anlaşmaları olmadığı için ticari ilişkilerin geliştirilmesi açısından başarısız oldu. La Havre durağında ise mısır unu, pamuk ve tütün ihracatı yapabilmemiz için çeşitli anlaşmalar yapıldı. Londra’da Karadeniz Vapuru şehrin en köhne limanlarından olan Greenwich Pier’e demir atsa da büyük bir ilgiyle karşılaştı ve altı günde 25.000 kişi tarafından ziyaret
edildi. Karadeniz Vapuru’nun görüntüleri kameraya alındı ve sinemalarda ‘Thames’ta İstanbul Pazarı’ başlığı altında gösterildi. Bu görüntüler Karadeniz Vapuru’ndan günümüze ulaşan en değerleri hatıralar arasında yerini almaktadır.

Karadeniz vapuru gittiği her ülkede hem ilgi hem de şaşkınlıkla karşılanıyordu. Amsterdam’da sergiyi gezen Amsterdam Belediye Başkanı ona eşlik eden Bedia Hanım’ı tasavvurundaki Türk Kadını imajı ile taban tabana zıt görünce hayrete düşmüş ve şaşkınlığını saklamamıştı. Bedia Hanım bu anektodu şöyle anlatıyordu: “Belediye reisinin Türk kadınları hakkında pek efsanevi malumatı olduğundan düşüncelerinde pek yanılmış olduğunu ve hiçbir zaman Türk kadının böyle büyük nezaketli ve zarafetli tasavvur edemediğini hayretle karışık bir edayla itiraf etti.” Bu durum Bona’da yaşananlardan hiç de farklı değildi bir bakıma. Bedia Hanım’ın belediye başkanının sözlerinden rahatsız olmaktan ziyade onaylandığı için mutlu olması, aslında dönemin medeniyet ve modernite anlayışını çok güzel özetliyordu.

Benzer şekilde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın ‘takım elbiseler ve kravatlar’ ile Amsterdam’ın en büyük parkında verdiği beğenilen konserin mutluluğu da Hollanda basınında ertesi gün çıkan “Fesli adamlar Vondel Park’ta güzel bir konser verdi” haberleri ile baltalanmıştı. Karadeniz Vapuru 40 günü hareketli, 46 gün ise limanlarda olmak üzere toplam 86 günde, 13 Avrupa ülkesinin 16 liman kentini ziyaret ettikten sonra 5 Eylül 1926’da İstanbul’a demir atarak yolcuğunu tamamladı. Bu süre zarfı içinde sergi tahmini 65 bin kişi tarafından ziyaret edildi. Turne boyunca vapurda 16 balo ve ziyafet düzenlendi ve gemi dışında 36 ziyafete iştirak edildi. Bu etkinlikler vesilesiyle birçok ticari ve kültürel anlaşma yapıldı ve Türkiye’nin yeni yüzü Avrupa’ya tanıtıldı.

Karadeniz Vapuru Seyr-i Sefer Projesi hem maliyeti hem de sunulan Türk kimliği açısından o dönemde birçok hararetli tartışmaya neden olsa da, bu tartışmaların alevinin sönmesiyle birlikte tarihin tozlu sayfalarında kayboldu. Karadeniz Vapuru da benzer bir kaderle 1954’e kadar yük taşımacılığında kullanıldıktan sonra parçalanıp hurda olarak satıldı. Yeniden hatırlanmak için Hollanda’da bir araştırma firmasında çalışan Eray Ergeç’in arşiv tararken Hollanda’yı ziyaret eden bir Türk Gemisi haberiyle tesadüfen karşılaştığı 2004 yılını beklemek zorunda kaldılar. Ergeç’in dikkatini çekmesinin ardından 12 kişilik bir araştırma ekibinin iki yıl boyunca yaptığı hummalı çalışma sonucu ortaya çıkan Karadeniz: Seyr-i Türkiye belgeseli ile projeyi yeniden hatırlayabildik.

Karadeniz Vapuru Projesi o dönemde birçok tartışmayı beraberinde getirse de bugün, tartışmasız bir şekilde, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyaya tanıtılması açısından döneminin ileri vizyonunu gösteren, muazzam başarılı bir halkla ilişkiler çalışması olarak hayatımızdaki yerini koruyor. Nitekim 21.Altın Pusula ödüllerinde yolculuğundan 97 yıl sonra Cumhuriyet’in 100. yıl dönümüne birkaç gün kala saygı ödülü ile onurlandırılarak hak ettiği itibara geç de olsa kavuşmuş oldu.

*Bu yazıdaki bilgilerin büyük bir bölümü Soner Sevgili’nin yönetmenliğini yaptığı Karadeniz: Seyr-i Türkiye isimli belgeselinden alınmıştır.

İllüstrasyon: Nur Torun

 

Kategori: Medya

E-Bülten Kaydı

Gelişmelerden haberdar olun.

Yorum Yazın