Küçük Bir Stüdyodan Medya İmparatorluğuna: Disney’in Tarihi Yüzyılı

Yayın Tarihi: 19 Aralık 2023
Toplam Okunma: 560
Okuma süresi: 24,2 dakika

Ege Kürkcü

1923 yılında küresel boyutta çatışmalar yaşanırken, krizler çıkarken ve her ülke kayıplar verirken ABD’nin batısında genç bir animasyon sanatçısı sıradan bir stüdyoya sessiz filmler satmaktaydı. Bu o dönemler için basit bir işti, kardeşi Roy ile birlikte filmler üretip bunları Laugh-O-Gram stüdyosuna satan kişi ise İrlandalı-İngiliz bir ailenin en küçük oğlu olan Walt Disney’den başkası değildi. Bu basit satışlarla başlayan serüvenin sonu ise günümüzde medya sektörünün en büyük markalarını kapsayan ve 2023 itibariyle 100. yaşını kutlayan devasa bir imparatorlukla devam etmekte…

Her Şey Hollywood’a Taşınmasıyla Başladı

21 yaşında Hollywood’a taşınan genç Walt Disney’in aklındaki tek şey bir film yönetmeni olmaktı ama bundan önce geçmesi gereken uzun bir yol vardı. Felix the Cat, Out of the Inkwell gibi yapımların haklarına sahip olan Margaret J. Winkler bu hakları kaybetmekteydi ve kendisine yeni işler yaratacak bir animasyon sanatçısı arayışındaydı. Altı bölümlük bir Alice komedisi üzerine çalışan Walt Disney, bunların haklarını Winkler’a satarak ikisini birden batmaktan kurtardı ve Walt Disney daha sonrasında kendi stüdyosunu açtı. 1927’ye kadar temel gelir kaynağı tamamen Alice üzerine kurulan hikayeler oldu. Bu hikayelerdeki en önemli yıldızlardan olan Şanslı Tavşan Oswald’ın lisansının Universal Stüdyoları’na kaybedilmesiyle birlikte kısa bir çalkantılı dönem yaşandı. Walt Disney işte bu dönemde şirketin simgesi olacak o karakteri yarattı: Mickey Mouse.

Mickey Mouse’un Yükselişi

Mickey Mouse, Oswald’ın yerini öyle bir doldurdu ki ilerleyen dönemlerde Walt Disney ilk karakterini unutup Mickey’den övgüyle ‘’İlk Disney Çizgi Karakteri’’ diye bahseder oldu. Mickey, Walt Disney için o kadar kritik bir öneme sahipti ki 1947’ye kadar seslendirmesini bile kendisi yaptı. 1932’de yapılan Çiçekler ve Ağaçlar animasyonuyla birlikte tamamen renkli ilk çizgi filmi yaparak tarihe geçti. Aynı yıl sadece Mickey Mouse’ı yarattığı için Akademi Onur Ödülü’ne layık görüldü. 1930’ların devamında ise Disney, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler sayesinde bir başka Akademi Ödülü kazandı ve Üç Küçük Domuzcuk’u yayınladı.

Savaşın Gölgesinde Kalan Filmler

1940’lar başladığında animasyonlar altın çağını yaşıyordu. Pamuk Prenses’in macerası öyle bir heyecan uyandırmıştı ki hiç hız kesmeden Pinokyo ve Fantasia’nın yapımına başlandı. Ancak bu filmlerin önünü hiç de hesapta olmayan bir gelişme kesti: II. Dünya Savaşı.

1938’in başlarında piyasaya sürülmeye hazır bir şekilde bekleyen bu iki filmin yayınlanması 1940’a kadar ertelendi ve dünyadaki ekonomik sorunlar sebebiyle gişede beklenen gelir elde edilemedi. Bunun hemen ardında da mali kriz boy gösterdi ve Disney şirketinin ilk halka arzı 1940 yılında gerçekleşti.

40’lı yıllar Disney için kâbus gibi başladı. İşten çıkartılan personeller içeridekilerin işini yapmasına engel oluyor ve gişede büyük başarı beklenen Dumbo iyi yorumlar alsa da basit ve ucuz bir yapım olması sebebiyle şirket içinde saygı görmüyordu. Bir yandan da federal hükümet Disney’e baskı yapıyor, savaşa yönelik propaganda filmleri üretmesini istiyor ancak finansmanını herhangi bir şekilde sübvanse etmiyordu. Her risk göz önüne alınarak askeri yapımlar piyasaya sürüldü ve sadece maliyetleri karşılamaya yetecek kadar gelir elde ettiler.

Şirketin tüm umutları ise 5 yıldır prodüksiyon aşamasını geçemeyen Bambi’deydi. 1942’de gösterime girdi ve gişeden zararla çıktı. Pinokyo, Fantasia ve Bambi’den gelen darbeleri atlatmaya çalışan Disney, bir yandan da Amerika Bankası’na olan 4 milyon dolarlık bir borcu kapatmakla uğraşıyordu. Bankanın yönetim kurulu başkanının olaya direkt olarak müdahil olmasıyla birlikte Disney iflasın eşiğinden döndü. Ancak, bu sefer onları Warner Bros. ve Metro Goldwyn Mayer ile başlayacak bir rekabet bekliyordu. Artık tekel değillerdi. Çözüm ise basitti; daha çok üretim.

Irkçılık okları Disney’e doğru

Bu yıllarda çıkan Fantasia yapımında daha sonraları dikkat çekecek bir ırkçılık tartışması vardı. Film, Sunflower adındaki bir Afro-Amerikalı sentorun beyaz tenli bir sentora manikür yaptığı sahneye sahipti. Bu sahnede beyaz sentor çekici ve güzel bir şekilde resmedilirken, Afro-Amerikalı sentor ise ırkçı bir stereotip ile resmedilmişti. Daha sonraları 1969’da yeniden yayımlanacak versiyonda bu kısımlar kesilecekti. Disney, bugünün Amerikan Woke kültürüne uygun hareket ederek çoğulculuğu, diğerlerin temsilini olabildiğince ekrana aktarıyor ancak 100 yıllık bir geçmişi olduğundan zamanın ruhuna, başka bir deyişle ürünlerini ana akıma göre şekillendirmişti. Tıpkı diğer büyük kooperatifler ve eğlence sektörü tröstleri gibi…

Küllerinden doğmak

1940’lar nasıl kâbus gibi başladıysa 1950’ler de bir o kadar rüya gibi başladı. 2.2 milyon dolara çekilen Külkedisi gişede tam 8 milyon dolarlık bir hasılat yapmıştı. Bu sırada arka arkaya vizyona giren Alice Harikalar Diyarı ve Peter Pan yapımları da şirkete inanılmaz bir gelir kazandırıyordu. Walt Disney ise bununla yetinmeyip Disney’i simgeleştirmek için bir tema park inşa edecekti. Disneyland adı verdiği bu projenin ‘’Dünyadaki en inanılmaz yer’’ olmasını istiyordu. 20 yıl boyunca iniş-çıkışlar yaşayan Walt Disney sonunda istediğine kavuşmuştu. Şirket dünyadaki herkesi eğlendiren bir yapıya sahipti ve artık bir film şirketi olmaktan çıkıp eğlence sektörünün amiral gemisi haline gelmişti.

50’leri yarılarken

1950’ler boyunca tarihe geçecek yapımların üretimi sürdü ve 1954 yılı itibariyle Anaheim, Kaliforniya’da Walt Disney’in hayallerini süsleyen o muhteşem inşaat başlatıldı. Bütün bunlar olurken bir yandan düşük bütçeli yayıncı ortaklarla işler sonlandırılıyor ve Buena Vista gibi daha yüksek bütçeli ortaklarla imzalar atılıyordu. Aynı yıl şirket, Disneyland adında şirketin tüm yapımlarının her aşamasına ışık tutan bir belgesel dizisi yapımına başladı ve bu tarihin en uzun süren yapımlarından biri olarak tarihe geçti. 1950’lerin sonunda filmler beklenen başarıyı göstermese de Mickey Mouse Kulübü, Disneyland ve Zorro serileri televizyonda büyük bir başarı gösterdi.

1960’lar başladığında Disney kritik bir lisans hakkını aldı. Bu lisans hakkı ünlü çocuk kitabı Winnie The Pooh’un haklarıydı. Bu dönemin Disney adına en önemli içerikleri ise Mary Poppins, 101 Dalmaçyalı, Winnie The Pooh ve Bal Ağacı, Orman Kitabı ve Aristokediler oldu.

Yıllar geçtikçe Disneyland’de farklı serilere odaklanan farklı bölümler açılıyor, teknolojinin de gelişmesiyle yeni nesil animatronikler devreye giriyor ve ziyaretçi sayısı katlanarak artıyordu. Walt Disney’e 1965’te hem medya sektörüne hem de inşaat sektörüne verdiği katkılar sebebiyle Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon Baines Johnson tarafından büyük bir onur bahşedildi. Bunun yanında, Amerika Birleşik Devletleri’nin en yüksek sivil ödülü olan Başkanlık Özgürlük Madalyası’na layık görüldü.

Walt Disney’in Ölümü

1966 yılına gelindiğinde Walt Disney ‘’Yarınların Şehri’’ olarak adlandırdığı bir şehir planlamasını tanıttı. EPCOT adını verdiği bu projeyi açıkladığı görkemli tören kendisinin halka yaptığı son konuşma oldu ve Aralık 1966’da Walt Disney öldü.

1960’ların sonu ise Disney için başarılarla dolu olmaya devam etti. Disneyland’de dünyanın en büyük korku evi açıldı, Chicago’da daha sonraları gelenek haline gelerek tüm dünyaya yayılacak bir Disney Yürüyüşü düzenlendi, 1968 yapımı Aşk Böceği filmi tüm yapımlar arasında senenin en büyük hasılatını yaptı ve Mary Poppins’ten sonra Disney tarihinin en çok izlenen ikinci yapımı oldu.

Defalarca Değişen Yönetim ve Yetişkinlere Yönelik İlk Yapımlar

Walt Disney’in 1966 yılındaki ölümünün ardından şirketin tüm iplerini kardeşi Roy ipleri eline aldı ve tüm kayıtların tutulacağı tarihi Walt Disney Arşivleri’ni kurdu. 1971’in ekim ayında da Walt Disney Resort açıldı. Ancak Roy Oliver Disney de şirketi sadece beş yıl yönetti ve 1971’de vefat etti. Şirketin başına Donn Tatum ve Card Walker geçti.

1970’lerin başı arka arkaya gelen Disney ailesi kayıpları sebebiyle durgun bir yapım sürecinden geçti ve sadece Robin Hood başarılı oldu. Yeni yönetimin olaylara yavaş adapte olması sebebiyle 1970’ler yıllarca sessiz geçti. 1979 yılında Karadelik yapımı 20 milyon dolarlık maliyetiyle şirket tarihinin en pahalı yapımı oldu.

1980 yılında Card Walker, Donn Tatum’un yerine CEO oldu ve Card Walker’dan boşalan yönetim kurulu başkanlığına da Walt Disney’in damadı Ron Miller geçti. Bir kez daha değişen yönetimin ilk icraatı ev sistemleri için hazırlanan kasetler oldu. Neredeyse bütün Disney yapımlarının kaset versiyonları hazırlanarak dünya çapında satılmaya başlandı. Böylece insanlar Disney yapımlarını ev konforunda izleyecekti.

Finansal Ortaklıklar Sürüyor

Walt Disney’in ölümünden önce tanıttığı EPCOT projesi 1982’de milyar dolarlık bir yatırımla açıldı. Aynı yıl içerisindeyse çoğu kişinin bilmediği bir satın alma girişimi gerçekleşti. Ünlü içecek şirketi Coca- Cola, Disney’i almak için görüşmelerde bulundu fakat görüşmeler olumsuz sonuçlandı. Disney aynı zamanda uzun bir süre üzerinde çalıştığı Disney Channel adlı kablolu yayın platformunu 1983’te yayına açtı ve bu kanal en hızlı büyüyen televizyon kanalı olarak tarihe geçti. Aynı yıl içerisinde bir kez daha yönetim değişikliği gerçekleşti ve Ron Miller CEO olurken Raymond Watson da yönetim kurulu başkanı oldu. Yurt dışındaki ilk Disneyland de 15 Nisan 1983’te Tokyo’da açıldı.

1984 yılında Hollywood Pictures adında yeni bir stüdyo birimi kuruldu ve yetişkinlere yönelik komedi ağırlıklı filmler üzerine çalışmalar başlatıldı. Şirket, 1980’ler boyunca birçok kez satılmanın eşiğinden döndü. 1984 yılında Michael Eisner şirketin başına geçti, Walt Disney ile kişisel olarak tanışmamış ilk yöneticiyle beraber şirket için yeni bir altın çağ başladı.

1985’te 30 yıllık bir anlaşma imzalandı ve stüdyo televizyon için çizgi filmler üretmeye başladı. Efsanevi yapım Pinokyo’nun videokaseti de aynı yıl içerisinde tüm zamanların en çok satan kaseti haline geldi. 80’lerin ortasında önemli bir değişiklik gerçekleşti ve şirketin adı ‘’Walt Disney Şirketi’’ olmaktan çıkarak ‘’Walt Disney Yapımcılık’’ haline geldi. 1940’lardan beri askeri propaganda yapmayan şirket siyasetten uzak tavrını da bir kenara bıraktı ve ‘’Günaydın Vietnam’’ adlı komedi filmiyle birlikte Vietnam savaşını konu alan bir yapımı hayata geçirmiş oldu.

1980’lerin sonlarında gelişen dünyanın da etkisi ve artan film maliyetleri sebebiyle kar amaçlı bir takım faaliyetler hayata geçirildi. Avrupa’ya açılma maksadıyla Euro Disney projesi, dört bir yanda Disney ürünleri satmak için Disney Store’lar, Disneyland’lerde kullanılmak üzere basılan Disney dolarları ve ücretli kanal haline getirilen Disney Channel ile bir revizyon gerçekleştirildi. Ayrıca Florida ve Karayipler’de iki yeni tatil köyü açıldı.

Bütün bu reklamcılık faaliyetlerine rağmen Disney bir şekilde yine kendisine darbe vuracak işler yapmaya devam ediyordu. 1989 yılında fikri mülkiyet hakkını korumayı esas alan bir hareketle birlikte çocuk bakımevlerinden kendi karakterlerinin posterlerinin izinsiz kullanımını engellemek üzerine faaliyetlerde bulundular. Bu hamleyi fırsat bilen rakip şirket Universal ise birçok gündüz bakımevine Çakmaktaşlar ve Scooby-Doo gibi meşhur karakterlerinin posterlerini gönderip kostümlü karakter ziyaretleri de gerçekleştirerek pazarda önemli bir yer kazandı.

Disney Rönesans’ı

1990’lara girilmesiyle birlikte Disney önemli bir başarıya imza attı. Stüdyonun otuzuncu uzun metraj animasyon filmi olan Güzel ve Çirkin, Oscar’da En İyi Müzik ödülünü kazanmakla kalmadı, ayrıca En İyi Film ödülüne aday gösterilen ilk animasyon oldu. 1992’de günümüze kadar sürecek efsanevi bir ortaklık başladı. Disney, Pixar’la 3 filmlik bir anlaşma yapmıştı. Çok yönlü bir şirket olarak çalışan Disney, 1992’de Mighty Ducks of Anaheim adında bir buz hokeyi takımı kurdu. Bu isim Mighty Ducks filminin reklamını yapmak için bir stratejiydi. Şirket, bu süreçte kârlılık konusunda hizmet sektörünün medya sektörünü geçmesiyle birlikte 1992 yılı için 25 yeni film taahhüt etmişti.

1990’lar Disney için ilginç bir olaya daha sahne oldu. Şirketin temel öğesi olan Mickey Mouse’un ürün satışları başka bir şirketten bünyeye katılan Winnie The Pooh tarafından geride bırakılmıştı. Ayrıca bir yandan doğa duyarlılığı kapsamında da işler yapılıyordu. Florida’da büyük bir arazi alınarak imara kapatılmış ve Disney Doğal Yaşamı Koruma Alanı olarak ilan edilmişti.

Filmler Renklenirken Tepede Kara Bulutlar Geziyordu

1993’te Disney yeni bir tema park açmayı planlıyordu ve bu parkın asıl konusu Disney değil, Amerikan İç Savaşı olacaktı. O dönemki yönetim kurulunun ilk büyük muharebenin merkezi olan Virginia’da planlanan bu projede şirketin ırkçılık ve kölelik faaliyetlerine değinmekten çekinmeyeceklerini açıklaması üzerine büyük bir tepki alması hisselerinde büyük bir çöküntüye sebep oldu. Sonucu merak edilen bu proje daha sonraları inşaatın ortasında terk edildi ve kölelik konusunda Disney’in tavrı hiçbir zaman açığa kavuşamadı.

Arka arkaya Muppetlar, Mighty Ducks, Aladdin, Gelinin Babası, Güzel ve Çirkin, Oyuncak Hikâyesi ve Notre Dame’ın Kamburu gibi yapımların başarısıyla şirket adeta bir Rönesans dönemi yaşıyordu. Fakat dönemin yönetim kurulu başkanı Frank Wells’in 1994’deki helikopter kazasındaki ölümü şirkete karanlık bulutları geri getirecekti.

Wells’in ölümünün ardından yönetici Jeffrey Katzenberg görevinden ayrıldı ve Steven Spielberg ile birlikte Disney’e büyük bir rakip olacak animasyon temelli stüdyosu DreamWorks’u kurdu. Daha sonrasında Shrek sayesinde En İyi Animasyon ödülü bile kazanacaktı.

Animasyonlar İçin Dönüm Noktası

Walt Disney ile animasyon firması Pixar anlaştı ve 1995 yılında Oyuncak Hikayesi vizyona girdi. Bu film tamamen bilgisayar animasyonuyla yapılan ilk film olarak tarihe geçti. Dünya üzerinde internetin iyice yaygınlaşmasıyla birlikte Disney de bu konuda bir adım attı ve Disney Online projesiyle birlikte Disney’in internet sitesi de kullanıma açıldı. Büyüme amaçlı bir adım daha atılarak Jumbo Pictures da Disney bünyesine katıldı. 1997 yılına geldiğimizde ise Aslan Kral filminin müzikaliyle birlikte Disney kendisini Broadway’de de göstermeye başlamıştı. Pixar ile yapılan 3 filmlik anlaşma da yerini 10 yıllık bir anlaşmaya bırakmıştı. Bu sürede dünyanın dört bir yanına Disney’e bağlı oteller, tatil köyleri ve tema parkları açılmaya devam ediyor hatta Disney kendi gemi filosunu kurarak denizlere açılıyordu. Herkül ve Mulan yapımlarıyla birlikte Antik Yunan ve Çin medeniyetlerine dayalı bilgilendirici animasyon filmleri piyasaya sürülmüştü.

1990’ların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida bölgesindeki Animal Kingdom tema parkında bir olay oldu. Tema parkında yer alan gergedan, su aygırı, antilop, ceylan ve çita gibi çeşitli egzotik hayvanlardan 12 tanesinin öldüğü açıklandı. Bunun üstüne ABD Tarım Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada toplam hayvan ölümünün 29 olduğu belirtildi. Yaşanan tüm bu olaylar çerçevesinde Disney, tesislerinde bulunan canlı hayvan sayısını oldukça azalttı ve bakımındaki hayvanlara da daha çok özen göstermeye başladı.

Milenyum Vakti

Milenyum başlar başlamaz Disney çok hızlı işler yaptı.

Atlantis, Lilo & Stitch, Sevimli Canavarlar, Kayıp Balık Nemo, Ayı Kardeş, Prenses Günceleri, Define Gezegeni, Karayip Korsanları ve İnanılmaz Aile gibi yapımlar milenyumun ilk üç senesinde vizyona girdi. 2001 yılında da tarihte ilk kez iki farklı tema parkı aynı yıl açıldı. 1937’deki çıkışından sonra 2001’de DVD’si çıkan Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler ise ilk günden tam 1.2 milyon kopya sattı.

2000’ler ortaya sürekli yeni iş çıkartan Disney için harika geçiyordu fakat yeni yapımların masrafları arttıkça bir yandan tasarrufa da ihtiyaç vardı. Bu yüzden animasyon stüdyolarının Japonya ile Avustralya ayağı kapatılmış ve Disney Store zinciri de The Children’s Place adındaki bir şirkete satılmıştı. Pixar ile olan ortaklığı uzatmak için görüşmeler yapılsa da bu iş birkaç yıl havada kaldı ve en sonunda kalıcı çözüm Disney’in Pixar’ı satın alması oldu.

Disney için her şey rüya gibi ilerlerken 2004’te Disneyland yaşanan bir olay sebebiyle karışacaktı. Parklarda yer alan çalışanlar, oynadıkları roller gereği ziyaretçilere sevecen bir tavırla yaklaşırdı ama Winnie The Pooh karakterinin dostu olan Tigger’ı canlandıran bir çalışan tacizle suçlandı.

2000’ler ve Spekülasyonlar

Kâr hırsı o kadar abartılmıştı ki ortaya çirkin iddialar da atılıyordu. Disney World tema parkında ünlü fare Mickey Mouse’u canlandıran oyuncular kişisel kıyafetler almak yerine kostümlerin altına kendilerine dağıtılan ortak iç çamaşırlarını paylaşmak zorunda kaldılar. Bu tartışma 2001 yılında işçilerin ortak çamaşırlar sebebiyle çeşitli hastalıklar kaptıklarını iddia etmesiyle başladı. İki ay süren davaya sendikalar da karıştı ve en sonunda işçilere kendi iç çamaşırlarına sahip olma ve bunları kullanmak için bir hak verildi.

Disney için her şey rüya gibi ilerlerken 2004’te Disneyland yaşanan bir olay sebebiyle karışacaktı. Parklarda yer alan çalışanlar, oynadıkları roller gereği ziyaretçilere sevecen bir tavırla yaklaşırdı ama Winnie The Pooh karakterinin dostu olan Tigger’ı canlandıran bir çalışan tacizle suçlandı. 13 yaşındaki bir kızın ailesi Tigger kostümündeki Michael Chartrand’in fotoğraf çekimi sırasında kızlarına temaslarından şikâyetçi oldu. Daha sonra büyük ve hantal olan kostümün içinden fiziksel temasa dayalı hissiyatın neredeyse imkânsız olduğunun kanıtlanmasıyla mahkeme tarafından suçlu bulunmadı. Çalışan Michael Chartrand temize çıkmasının hemen ardından görevine döndü fakat bir ay sonra iki fotoğrafçı ile yaşadığı tartışma sebebiyle açığa alındı. Bu olaylardan sonra Disney daha seçici bir çalışan politikasına geçti.

2000’li yıllar boyunca Karayip Korsanları serisi de genişletildi ve ekonomik toparlanma ile birlikte Disney Store zinciri The Children’s Place’den geri alındı. 2008 yılında Küçük Deniz Kızı’nın Broadway’da sergilenmesi ve WALL-E’nin En İyi Animasyon Oscar’ını kazanması Disney için yılı müthiş bir başarıyla kapatmak anlamına geldi.

2009’da D23 adı verilen bir hayran fuarı açıldı ve Disney’in çizgi film ayağı olan Jetix kanalının adı değiştirilerek Disney XD haline geldi. Aynı yıl Hulu’nun büyük bir kısmı Disney tarafından alındı. San Francisco’da Walt Disney Aile Müzesi açıldı. Yılın sonundaysa belki de Disney tarihinin en kritik satın almalarından birisi gerçekleşti. Iron Man, Spider Man, Thor gibi karakterlerin yer aldığı Marvel yapımlarının hakkı Disney’e geçmiş, Marvel Sinematik Evreni’nin temelleri atılmıştı.

Süper Kahraman Devrinde Lisans Savaşı

2010’da çok sevilen Power Rangers’ın lisans hakları Saban’a tam 100 milyon dolar karşılığında satıldı. Do Dooni Char (İki Kere İki Dört Eder) adlı Hint yapımı vizyona girerek Asya kıtasında Disney adına önemli bir adım attı. Oyun konsollarına da girmek isteyen Disney bu yöndeki ilk çalışması olan Epic Mickey oyununu piyasaya sürdü. Ünlü yönetmen James Cameron’ın Avatar filminin haklarını da satın alan Disney, hızlı bir şekilde Avatar temalı parkları açmaya başladı. Televizyonda ise anaokulu çağındaki çocuklara yönelik yeni bir kanal olan Disney Junior yayına girdi.

2012’de Star Wars ve Indiana Jones gibi serilere sahip olan Lucasfilm satın alındı ve Disney eğlence sektöründe önemli bir koza sahip oldu çünkü Star Wars demek sadece bir film serisi değil oyuncak, giysi ve oyun sektöründe de ilerlemek demekti. Aynı yıl animasyon filmlerini hayata geçirmek adına Art of Animation Resort adlı yeni bir birim açıldı ve hayranların animasyonların dünyasında vakit geçirmesi sağlandı. Prensesler evreni de genişlemeye devam etti ve sıfırdan yaratılan Karlar Ülkesi filmi tüm zamanların en iyi açılışını yapan animasyon filmi oldu.

Günümüze Yaklaşırken

2015 yılı Disney için çok kritik bir yıldı. Altı yıldır bünyede bulunan Marvel artık bir düzenlemeye girecek, Marvel Stüdyoları adı altında yeni bir birim kurulacaktı. Bunun yanında da efsanevi seri Star Wars’ın Disney tarafından yapılacak ilk filmi gösterime girecekti ve bu işi batırmamak adına bir endişe hâkimdi. Gişe olarak beğenilse de hayranlar tarafından orijinal seriden çok uzak olarak değerlendirildi. Bunun üstüne izleyicilerin ilgisini Star Wars’un üzerine geri çekmek adına bir adım atıldı ve tam 56.000 metrekare büyüklüğünde bir alana Star Wars tema parkı inşaatı başlatıldı.

Prime Video ve Netflix’in başarıları üzerine Disney de dijital yayıncılık konusunda büyük bir adım atmalıydı. Aboneliğe dayalı bir video yayın servisi için planlamalar yapıldı. 2018’de ilk olarak ESPN’in dijital platformu ESPN+ platformu devreye girerek Disney+ üzerine denemeler yapıldı. Mickey Mouse karakterinin eşi olan Minnie Mouse, Hollywood’daki Şöhretler Yolu’nda bir yıldıza layık görüldü ve Karlar Ülkesi’nin Broadway müzikali de bu dönemde sahnelendi.

2019, Disney’in büyümesi açısından çok kritik bir yıl oldu. Uzun süredir devam eden 21st Century Fox’u satın alma süreci 2019’un başında sona erdi ve Fox yapımları tamamen Disney bünyesine girdi. 2016’da yapımına başlanan Star Wars tema parkının inşaatı da bu süreçte tamamlandı ve hizmete girdi. 2019 yılı sona ererken de modern dönemin en büyük işlerinden olan Disney+ açıldı ve herkes istediği zaman Disney yapımlarına ulaşabilecek hale geldi.

Marvel yapımlarına sahip olmak Disney’in elinde güçlü lisans haklarını bulundurmasını sağlıyordu. Bu güç onları kör edecek derecede işler yapmalarına da sebep oldu. 2019’da Spider-Man hayranı Ollie Jones, 4 yaşında kanser yüzünden hayatını kaybetti. İngiliz gencin en büyük hayali ise Disneyland’e giderek Disney kahramanıyla tanışmaktı. Ailesi bu isteğini yerine getiremese de mezar taşına Spider-Man gravürü yaptırarak çocuklarının isteklerini bir nebze karşılamak istediler. Gravür izni için Disney şirketiyle iletişime geçtiler fakat Walt Disney dönemine kadar uzanan bir politika sebebiyle şirket bu isteği geri çevirdi. Aile yaklaşık 12 bin imza topladı ama Disney geri adım atmamakta kararlıydı. Spider-Man’in lisans haklarını koruyarak kişiselleştirilmiş bir çizim sağlamayı teklif etti fakat aile bunun oğullarına saygısızlık olacağı sebebiyle kabul etmedi.

Pandemi Etkisi

2020 yılına geldiğimizde tüm dünyayı kasıp kavuran o felaket Disney’in de kapısını çalmıştı. Koronavirüs sebebiyle birçok yapımın arka arkaya çekimleri ertelenmiş, vizyon tarihleri gecikmiş ve ürün tedarikinde sorunlar yaşanmıştı. Sony ile bir anlaşma yapılarak başta Spider Man filmleri olmak üzere önde gelen Sony yapımlarının Disney’e ait platformlarda yayınlanmasının önü açıldı. Arka arkaya iki sene boyunca Soul ve Encanto yapımlarıyla birlikte Disney iki tane En İyi Animasyon ödülü daha kazandı.

Kişilere Değil, Çocukluğumuza Kalan Bir Miras

Walt Disney tarafından bir kaçış fırsatı olarak kurulan şirket günümüzde buralara kadar geldi. Bu süreçte filmler üretildi, diziler çekildi, kanallar açıldı, şirketler satın alındı, parklar kuruldu, gemiler inşa edildi, insanlar kovuldu, skandallar oldu ve hayranlar kazanıldı. Aradan 100 yıl geçti ve Walt’ın 88 Oscar Ödülü kazanan mirası bugün milyarların izlediği, satın aldığı devasa bir yapıya bürünerek bizim hayatımızın her köşesinde, medya ve eğlence sektöründeki her aşamada karşımıza çıkıyor. Walt’un bu devasa mirasının daha da büyüyerek izleyici/müşteri olarak bizlerin şu an ve gelecekte zevklerini ve beğenilerini tatmin etmeye, hatta şekillendirmeye devam edeceğini tahmin etmek zor değil.

Kategori: Medya, Sinema

E-Bülten Kaydı

Gelişmelerden haberdar olun.

Yorum Yazın