Milli Mücadelenin Sesi: Anadolu Ajansı
Ece Nisa Güven
“Değil mi, evvela kendini ve mümkünse bütün vatanı kurtaracak olan Anadolu’dur. O halde kararımızı vermiş olalım, Anadolu Ajansı…”
Osmanlı Devleti’nin işgal kuvvetlerinin hâkimiyeti altında olduğu dönemde Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a çıkarak milli mücadele hareketini başlattı. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla başlayan milli mücadele, çeşitli kongreler ve anlaşmalarla devam etti. Bu dönemde yaşanan en büyük sorunlardan biri bağımsızlık mücadelesinin ve yaşanan askeri, siyasi gelişmelerin tüm Anadolu’ya duyurulamamasıydı. Sivas Kongresi’nden hemen sonra bu soruna çözüm bulma amacıyla Mustafa Kemal’in talebi doğrultusunda 14 Eylül 1919’da İrade-i Milliye, 10 Ocak 1920’de ise Hâkimiyet-i Milliye gazeteleri yayımlanmaya başladı.
Gazeteler her ne kadar kurtuluş mücadelesine destek sağlasa da Anadolu’nun farklı kesimlerine yeteri kadar ulaşamıyor ve milli mücadelenin gerekliliğini iç ve dış kamuoyuna yeteri kadar anlatılamıyordu. Kurtuluş Savaşı’nı dış kamuoyuna anlatmak, milli mücadelenin haklılığını açıklayabilmek ve Türkiye’nin kazandığı siyasi, askeri başarıları gösterebilmek için oldukça önemliydi.
Ayrıca Ankara Hükümeti sürekli olarak İstanbul Hükümeti ve işgal kuvvetlerinin ürettiği veya finanse ettiği haberlerle mücadele etmek zorunda kalıyordu. Özellikle o yıllarda faaliyet göstermeye başlayan Türkiye Havas-Reuter Ajansı, Osmanlı’dan bütçe sağlaması ve temsilci bulundurmasına rağmen İngiltere ve Fransa tarafından yönetiliyordu. Ajansın yayın politikası ve yapılan haberlerin tümü işgal kuvvetlerinin çıkarları doğrultusundaydı. Bu haberler halkı Kurtuluş Savaşına karşı kışkırttığından ve milli mücadeleye karşı durulmasına, isyan çıkarılmasına sebep olduğundan Mustafa Kemal söz konusu ajansın faaliyetlerinden hiç memnun değildi. Bu yüzden yaşanan olayları, milli mücadelenin amacını, siyasi ve askeri zaferleri kamuoyuna olduğu gibi aktaracak bir ajansa ihtiyaç duyuluyordu.
16 Mart 1920’de İstanbul’un resmen işgali ve Meclis-i Mebusan’ın kapanması üzerine Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’da toplanacak meclis için seçim yapılmasını bir yazı ile bütün illere ve komutanlıklara bildirdi. Bu sırada İstanbul’da kalmanın artık mümkün olmadığını gören bazı aydınlar da milli mücadeleye katılmanın çeşitli yollarını arıyordu. Ankara’ya gitmek için yola çıkacak iki aydın, milli mücadelenin ihtiyaç duyduğu ajansın kurulmasına da olanak sağlayacaktı. Ankara’ya giden iki farklı kafilede yer alan Halide Edib Adıvar ve Yunus Nadi Abalıoğlu, 31 Mart 1920’de Geyve-Akhisar istasyonunda bir araya geldiler. Burada yaptıkları görüşmede milli mücadeleyi destekleyecek yeni bir ajans kurulması fikri Halide Edib Adıvar’dan geldi. Halide Edib, Ankara’ya gider gitmez bir ajans teşkilatı kurulması ve bu sayede haberlerin iç- dış kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini belirtti.
Yunus Nadi, anılarında ajansın isminin belirlenme hikayesini şöyle anlatıyor:
“Mart 31, sene 920. Geyve’ye muvasalatımızın (ulaşma) dördüncü günü ve üçüncü sabahıdır. Bugün Ankara’ya doğru yolumuza devam edeceğiz, çünkü beklediğimiz Halide Edib hanım kafilesi dün akşamüstü Geyve’ye geldiler. Halide Edib Hanım ile ancak Akhisar istasyonundaki bir mola sırasında ayaküstü biraz görüşebildim.
Bu konuşma sırasında Halide Edib, Anadolu’nun haklı davasını bütün dünyaya anlatabilmek amacıyla ‘bir ajans teşkilatı’ kurma önerisinde bulundu.
-…Gider gitmez bir ajans teşkilatı kuralım, o vasıta ile dahile (iç) ve harice (dış) söyleriz.
-Birinci şart hanımefendi. Sonra tabii bunun teferruatı (ayrıntı) gelir; mesela ilk merhalede (aşama) neşriyat (yayın), ki başlı başına teşkilata ihtiyaç gösterir.”
-Tabii sıra ile hepsi yapılır. Fakat benim fikrimce ilk iş ajans olmalıdır. Hatta isterseniz adını burada koyuverelim. Mesela Türk Ajansı, mesela Ankara Ajansı, mesela Anadolu Ajansı…
– Bana (Anadolu Ajansı) en iyi bir isim gibi görünüyor.
– Bana da öyle… Değil mi, evvela kendini ve mümkünse bütün vatanı kurtaracak olan Anadolu’dur. O halde kararımızı vermiş olalım, Anadolu Ajansı…”
Atatürk’ün bir yayın organı kurulmasına yönelik gönderdiği telgraf
Anadolu Ajansı’nın ismi buradan gelir. Kurtuluş Savaşı’nda büyük rol oynayan ve vatanın kurtarılmasında büyük bir katkısı olan Anadolu’dan. Halide Edib ve Yunus Nadi, Ankara’ya geldiklerinde Mustafa Kemal ile görüşüp bir ajansın açılması gerektiğini gündeme getirir. Yapılan görüşmeler sonucunda Anadolu Ajansı’nın kurulmasına karar verilir. Ajans tarafından hazırlanacak bültenlerde sadece milli gelişmeler değil, dış basına dair bilgilerin alınarak haber bültenleri aracılığıyla halka ulaştırılması amaçlanır. Yayımlanacak ilk haber ve yazıların ise Mustafa Kemal tarafından kontrol edilmesine karar verilir.
Mustafa Kemal tarafından 8 Nisan 1920’de “müstaceldir” (aceledir) yazılı telgrafla bütün kolordu, vilayet, idare ve merkezlere Anadolu Ajansı’nın kurulacağı haberi gönderildi. Ajans bültenlerinin haber ve bilgi kaynağı olarak Heyet-i Temsiliye işaret edildi; haberin esas ve gerçek kaynağına ulaşılacağı vurgulandı. Ayrıca ajansın çıkaracağı bütün haberlerin hızlıca çoğaltılarak bütün il, ilçe, kasaba ve köylere ulaştırılması istendi.
Anadolu Ajansı ilk çalışmalarına Ankara Keçiören’de bulunan Ziraat Mektebi’ndeki bir odada başladı. Kurulduğu andan itibaren çok hızlı bir şekilde harekete geçen ajans, 13 Nisan 1920’den itibaren iç ve dış kamuoyundan haberleri “Anadolu Ajansı Tebligatı” adı altında yayımlamaya başladı. Anadolu Ajansı özellikle kurulduğu andan itibaren Kurtuluş Savaşı’nın yürütülmesinde ve doğru haberin aktarılmasında önemli bir kaynak oldu ve bunu bütün Anadolu’ya ulaştırmaya çalıştı.
Mustafa Kemal’e göre bu kaynağın Anadolu’ya ulaştırılmasında asıl görev postane memurlarına düşüyordu. Fakat atılan bütün adımlara rağmen bültenlerin belli bölgelere ulaşmadığını öğrenen Mustafa Kemal, bütün telgrafçılara gerekli hizmeti yapmaları ve toplumu habersiz bırakmamaları talimatını verdi. Bu tepkilerin bir süre daha devam etmesinin ardından Mustafa Kemal, 18 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı’na bir telgraf gönderdi. Gönderdiği telgrafta “Anadolu Ajansı’nın bazı yerlere yayılmadığı ve gönderilmediği yolunda şikayetler alıyoruz. Anadolu’nun dışarıyla bütün ilişkisinin kesilmiş bulunduğu şu sıralarda millet fertlerinin bütün bütün habersiz kalmaması amacıyla üstlenilen bu hizmetin tüm telgrafçılarımızca da kabul ve güçlendirileceğini şüphesiz addeder ve bu konuda yapılacak bir ihmalin vatan suçu teşkil edeceğinin bilinmesini arz ederim.” diyerek verilen görevi yerine getirmeyenlerin ‘vatan haini’ sayılacağını belirtti.
Kurtuluş Savaşı boyunca toplumun doğruyu öğrenmesine büyük destek sağlayan Anadolu Ajansı, savaşın kazanılmasının en önemli yapı taşlarından biri oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışından tam 17 gün önce, 6 Nisan 1920’de kurulan Anadolu Ajansı TBMM’nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu, Cumhuriyet’in doğmasına ve gelişmesine birebir tanıklık etti. İlk kurulduğu andan itibaren İstanbul hükümetinin koyduğu sansürlere ve işgal kuvvetlerinin propagandalarına karşı duran Anadolu Ajansı, haber alma noktasında tek bilgi kaynağı konumuna geldi. Sürekli olarak kurtuluş savaşının gerekliliğini anlatan ajans, aynı zamanda milli mücadelenin de sesi oldu. Anadolu’nun her noktasına ulaştırılan bültenlerle halka milli mücadelenin amacını anlatmaya ve toplumu aydınlatmaya çalıştı. Çıkan bütün yasaları ilk o duyurdu, Mustafa Kemal’in halka seslendiği bütün noktalarda yine Anadolu Ajansı vardı. Cumhuriyet ilan edilirken, saltanat kaldırılırken, kadına seçme ve seçilme hakkı verilirken, kısacası Mustafa Kemal Atatürk’ün açıkladığı her devrimde bunu halka duyurma görevi Anadolu Ajansı’na aitti. Gün geçtikçe gelişen ve modernleşen Türk devletini yaptığı haberlerle hem halka hem de dış kamuoyuna aktarma görevini Anadolu Ajansı üstlendi.
1924 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan bütçe görüşmelerinde ajansın şirketleşmesi tartışıldı. Tartışmalar sırasında ‘milli ajansın, doğrudan doğruya’ devlet bütçesi ve devlet tarafından atanan memurlarla idare edilemeyeceği belirtilerek ajansın özel teşebbüse devredilmesi önerildi. Bu istek ise bizzat Mustafa Kemal tarafından ortaya atıldı. Ajans, 1 Mart 1925 yılında anonim şirket statüsü kazandı ve şirket statüsüne geçtikten sonra haber üretimini artırdı. Ajans her ne kadar şirket statüsüne geçse de tüzüğünün ilk maddesi habercilik olarak belirlendi. Anadolu Ajansı, Cumhuriyetin temellerinin atıldığı günden bugüne çalışmalarına devam ediyor.
E-Bülten Kaydı
Gelişmelerden haberdar olun.