Kadıköy’ün Gizli Hazinesi: Süreyya Operası
Seda Akbulut
Bazı yerler vardır, bakmadan önünden geçip gidersiniz. Süreyya Operası da öyle yerlerdendir. İstanbul Kadıköy’de General Asım Gündüz Caddesi üzerinde yer alır. Kadıköy meydanından on dakikalık yürüyüşle ulaşılması kolaydır. Nostaljik bir yolculuk deneyimi için ise Moda Tramvayı’nın Bahariye Durağı tercih edilir. Etrafa sorduğunuzda alacağınız en kolay yol tarifi “Meydandan yukarı doğru yürüyün, boğa heykelini görünce sağa dönün biraz ilerleyince solda kalan ihtişamlı bina” şeklinde olacaktır. Ben de aynı bu şekilde katıldığım bir opera deneyimimi sizlere aktarmak istedim.
Öyleyse Süreyya Operası’nın doğuş hikâyesinden bahsedelim. Süreyya İlmen’in Kadıköy’e eşi benzeri olmayan bir tiyatro ve sinema binası yapma hayâli 1900 yılında Viyana’da seyrettiği bir opera ile doğuyor. Kaleme aldığı anılarında o günü şöyle anlatır;
“O akşam Viyana Operası’nın sahnesi açıldığı zaman bulutlar arasından görülen güzel bir mehtap ile karşılaşmıştık. Bulutlar üzerinde birçok melek uçuşuyordu, bazıları da süzülerek yere iniyorlar ve tekrar uçuşarak bulutlara çıkıyorlardı. Bu manzarayı en önce İstanbul’da, benim tiyatromda halka göstermek arzusuna o zamanlardan beri kavuşmak istiyordum.”
Bu arzuyla 1923 yılında Süreyya Operası’nın temelleri atılır. Süreyya Operası binası Avrupa kentlerindeki tiyatro ve opera binalarını aratmayacak güzellikte bir yapı. Görünüm itibari ile Bahariye Caddesi’nin hengâmesinde en sade, ben buradayım diye bağırmayan lâkin davetkâr mekânı desek yeridir.
Kapıdan girer girmez bizleri fuaye salonu karşılıyor. Salona adım attığınız anda kendinizi zaman tünelinde yolculuk yapmaya başlamış hissedebilirsiniz. Bu kısım Paris’teki Champs Elysee Tiyatrosu’ndan esinlenerek yapılmış. Fuayelerden iki taraflı merdivenlerle çıkılan binanın ikinci katında hâli hazırda açık olmayan bir kafe mevcut. Salonun sağ ve sol kısımlarında oyunu beklerken dinlenmek üzere oturma grupları ve fuayenin var olan geniş alanını daha da geniş gösteren büyük aynalar mevcut. Oyuna girerken montumuzu, ceketimizi vermek üzere ücretsiz hizmet sunan bir vestiyer de var. Süreyya Operası için oldukça önemli isimlerden birisi olan Suzan Lütfullah’ın da büstünü görmek mümkün. Suzan Lütfullah Süreyya Opereti Topluluğu’nun primadonnası olarak anılırdı. Süreyya Opereti Topluluğu Süreyya Operasında oynamak üzere oyuncu yetiştiren bir topluluktu.
Sahne kapıları genellikle oyuna on beş dakika kala açılıyor ve davetliler içeriye alınıyor. Sahneden içeri girdiğinizde fuaye salonunun sadece fragman olduğunu, asıl ihtişamın burada olduğunu anlıyoruz. Duvarlardaki figürlü rölyefleri, tavanlarındaki freskler ve yaldızlı kartonpiyerleri ile misafirlerine tam bir estetik tatmin yaşatıyor. Seyirci kapasitesi 570 kişilik olan bu salondaki oyunları balkondan izleme şansınız da mevcut. 1. ve 2. kat balkonlarının da biletleri ana salondan alacağınız biletler ile aynı fiyatta olacak. Sahnenin bu kısmında Alman mimari yapısı tercih edilmiş. Duvarlarındaki resimler Naci Kalmukoğlu’na, yapının cephesinde ve sahne portal çevresinde yer alan kabartma heykeller heykeltıraş İhsan Özsoy’a ait. Koltuklar, halılar ve avizeler 2003’te gerçekleşen restorasyon çalışmalarında özel olarak burası için yaptırılıp, üretilmiş. Bina eski olunca havalandırma konusu da bir soru işareti oluyor tabii ama hiç merak etmeyin yapılan restorasyon çalışmalarında bu konunun da üzerinden durulmuş ve eski haline zarar verilmeden havalandırma sistemi kurulmuş.
Bilet fiyatlarından bahsedecek olursak fiyatlar 35 ila 60 lira arasında değişiklik gösterebiliyor. Öğrenci, öğretmen, 65 yaş üstü için indirimli bilet imkânlarından yararlanılabiliyor.
Süreyya Operası her sene ekim ayı başında yayımlanan yıllık temsil programına göre kapılarını sanatseverlere açıyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarından günümüze miras kalan bu güzel binanın sanat kokan havasını solumak isteyenler için, www. sureyyaoperasi.kadikoy.bel.tr adresinden etkinlik takvimine ve detaylı bilgiye ulaşmak mümkün.
E-Bülten Kaydı
Gelişmelerden haberdar olun.