Üretim mi? Yaratım mı? Yapay Zeka ve Müzik İlişkisi
Üretim mi? Yaratım mı?
Yapay Zeka ve Müzik İlişkisi
-Baran Sönmez
Geçtiğimiz 2024 yılı içerisinde müzik dünyasının başta; ABBA, The Cure, Radiohead, Nick Cave, Stevie Wonder, Billie Eilish, Nicki Minaj, Katy Perry, Elvis Costello, R.E.M. gibi ünlü müzisyenlerin de içinde bulunduğu 13 bin 500 sanatçının imzasını taşıyan açık bir mektup yapay zekânın yaratıcı eserler üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekmek amacıyla yayımlamıştı.
Universal Music Group gibi büyük plak şirketlerinin yanı sıra Amerikan Müzisyenler Federasyonu, ABD’li oyuncu sendikası ve Avrupa Yazarlar Konseyi’nin de destek verdiği, bir milyondan fazla imza alan açık bildiri; yapay zekânın lisanssız kullanımının sanatçıların geçim kaynaklarını tehdit ettiğini beyan etmişti.
Aralarında besteci Max Richter, yazar Kazuo Ishiguro, ve aktör Julianne Moore ve Kevin Bacon’ın da bulunduğu sanatçılar, üretken yapay zekânın yaratıcı çalışmaları eğitmek için kullanılmasını protesto ettiler. Yayımladıkları mektupta “Yaratıcı eserlerin, yapay zekâyı eğitmek için lisanssız kullanımı kabul edilemez” demişlerdi.
Bende yaşanan bu gelişmelerin ışığında Türkiye’nin önde gelen bazı müzisyenlerine Yapay Zekâ ve müzik ilişkisini, yapay zekanın müzik sektörü üzerinde yaratması ön görülen sorunlarına ve işin hukuki boyutuna ilişkin sorular sordum. Beni kırmayarak verdikleri doyurucu görüşleri için son derece müteşekkirim.
Gökhan Kırdar (Müzisyen-MESAM Başkan Yardımcısı)
“Bir müzik eserinin sahibi olmak demek, “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu” uyarınca o eserin içinde yer alan ana melodilerin ve bu melodilerin harmonik olarak tınlamasını sağlayan akorların, özgün yazarı ve yaratıcısı olmak demektir. Bir eserin özgünlüğü ise melodisini oluşturan nota dizilimlerinin ve akor sıralanışlarının benzersizliği belirler. Bu nedenle, yapay zekâ ile müzik üretiminin ortaya çıkardığı sonuçları kişiler tam olarak sahiplenemedikleri ve ispatlayamadıkları sürece “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunları” tarafından sunulan haklara sahip sayılamazlar. İzinsiz yayın gerçekleştirdikleri için hak ihlali suçu işlemiş olurlar. IMPF – Bağımsız Müzik Yayıncıları Uluslararası Forumu, dünya genelinde 200 bağımsız müzik şirketi tarafından onaylanan bir kılavuz yayımladı. Bu kılavuz, “etik ilkeler” olarak geçiyor, Müzik şirketleriyle yapay zekâ firmaları arasında şeffaf bir iş birliği sağlamayı hedefliyor. Bu ve benzeri çalışmalar, insanlığın keşfettiği tüm yeni endüstriyel icatların hak sahipliği üzerindeki yasalaşma sürecinin başlangıcı olacaktır. Yapay zekâ gibi yeni teknolojilerin kullanım koşulları, mevcut “Fikir ve Sanat Eserleri Haklarını” koruyan yasalara göre uyarlandığında, ülkelerin yasa yapıcıları tarafından vakit kaybetmeden karara bağlandığında bu oluşan belirsiz, ne yapacağını bilememe sürecinin sonlandırılmasını ve eser sahiplerine vereceği maddi ve manevi zararın hemen önüne geçilmesini sağlayacaktır. “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu”, insan haklarının bir uzantısı olarak oluşmuştur. Bir fikir ve sanat eserinin yaratıcısı eğer siz değilseniz, o eseri kendi eserinizmiş gibi hiçbir izin almadan kullanmanızı ve ticari kazanç elde etmenizi engelleyerek yüksek cezai rakamlarla tazminat ödemenize yol açacaktır.”
Sibel Tüzün (Müzisyen – Voice Academy Kurucusu)
“Bir süredir İngiltere’de yaşıyorum. ‘The Musicians Union (United Kingdom)’ üyesi olduğum için oradan takip ediyorum, yapay zekâ ile ilgili gelişmeleri. Müzik endüstrisindeki birçok sanatçı, yapay zekayı destekleyici bir şekilde kullanıyor. Bence zorluk, üretken yapay zekâ etrafında şekilleniyor. Yapay zekanın müzik üretebilmesi için milyonlarca veriyi taraması, kalıplara bakması ve sonra yeni bir müzik üretmesi gerekiyor. Ancak ortaya çıkan yeni bir müzik değil, tamamen başka orijinal içeriklere dayanan bir üretim oluyor. Yani aslında yapay zekanın yaratamayacağını, ancak üretebileceğini hatırlamak gerçekten önemli. Bu sebeple, yapay zekâ müzik eserleri veya bir bütün olarak yaratıcı içerik üretirken telif hakkını tanıması kritik önem taşıyor. Bu, o eseri üretmek için o içeriği kullanma iznine sahip olmak anlamına geliyor. Yapay zekâ tarafından üretilen müziğin orijinal yaratıcılarının haklarının sıkı bir denetim ve lisanslama ile korunması şu an ihtiyacımız olan şey.”
Kenan Vural (Müzisyen / Yüksek Sadakat)
“Üretkenlik konusunda yardımı oluyormuş gibi görünse de yapay zekânın yaptığı, temelde bir kolaj çalışmasından ibarettir. Gerçek bir yaratım olduğunu düşünemeyiz. ‘Telif Kanunu’nda konuya ilişkin bazı düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünen müzisyenlerdenim. Müzik, bestecilik ve söz yazarlığı kendimizi en iyi ifade ettiğimizi düşündüğümüz enstrümanlar olduğu için seçtiğimiz yol. Kendi sözümüzü yazmayıp, kendi sesimizi çıkartmadan, bu işleri yapay zekâya yaptırırsak bu işlere girme sebebimizi kaybetmiş olmaz mıyız?”
Alp Turaç (Ses Mühendisi / Sertab Erener – Fazıl Say – Sıla)
“Sanatçı sanatı neden yapar, bunu düşünmek gerek. Belki bu ekonomik ortamda söylediklerim tepki çekebilir ancak bence sanat, içsel bir zorunluluğun sonucunda ortaya çıkar. Velhasıl sanatçıların geçimlerini nasıl sağlayacakları, sanatın yaratılması açısından konu dışıdır. Eğer bir dinleyici, bir sanatçının üretimi yerine yapay zekânın üretimini tercih ediyorsa, bu durum sanatçıyla değil dinleyici ile ilgilidir. Teknolojik gelişmelerin sanatı olumsuz etkileyeceğini düşünmüyorum. Zira synthesizer, kemandan daha ‘az’ bir enstrüman değildir. Taş plağa kayıt da dijital kayıttan daha sanatsal değildir. İnsan, elindeki araçlarla içsel zorunluluğunun gerekliliklerini yerine getirir ve bunu yapmaya devam edecektir. Dün ahşaba gerilmiş yaylarla ya da tuval ile, bugün yapay zekâ ile belki de yarın tekrar mağara duvarlarına el izi basarak veya taşla, kemikle… Sanatın özü değişmez.”
İlker Deliceoğlu (Müzisyen – Aranjör / Kalben)
“Yapay zekânın lisanssız şekilde kullanımı, birçok sanatçının geçim kaynağını ve emeğini riske atıyor. Türk müzik sektöründe de benzer bir durum var: Şarkıların dijital platformlarda izinsiz manipüle edilmesi veya yapay zekâ kullanılarak türetilen içeriklerin orijinal eserlerle rekabet etmesi gibi sorunlar. Bizim gibi üreticiler için bu hem etik bir mesele hem de mesleki bir tehdit. Özellikle bağımsız müzisyenler, telif haklarının ihlâli konusunda en savunmasız kesim. Müzisyenler olarak bu yeni dünyaya ayak uydururken, yaratıcı ve yapıcı çözümler geliştirmeliyiz. Teknolojiyi, yaratıcılığımıza hizmet edecek şekilde kullanmak önceliğimiz olmalı ancak bu sürecin temelinde, sanatçıların eserlerinin ve kimliklerinin etik kurallar çerçevesinde korunması gerektiği unutulmamalıdır. Yapay zekâ bir araç olabilir; ancak o aracın sanatın ruhunu ele geçirmesine izin vermemeliyiz. Sonuç olarak, Türk müzik endüstrisinin hem teknolojiyle barışık hem de köklerine bağlı bir şekilde ilerlemesi gerektiğine inanıyorum. Bir müzisyen ve üretici olarak, bizim hikâyemiz hâlâ insanlar arasında kurduğumuz duygusal bağlarla değerli. Yapay zekânın, bu bağın bir parçası olmasına izin verelim ama onu yönetenin biz olduğumuzu unutmayalım.”
E-Bülten Kaydı
Gelişmelerden haberdar olun.