“Tarihte hiçbir gelişme yaratıcılığı sınırlandırmaz, sadece ona farklı bir boyut katar.”
Burçin Aksaç, Büşra Telli, Ebrar Karakurt, Mert Fırat
Gündemde oldukça konuşulan yapay zekâ yazılımının daha derinlerine indik. Reklamcılık sektöründeki etkisini, kullanım alanlarını ve birçok detayı Havas İstanbul bünyesinde İçerik Ekip Yöneticisi olarak çalışan Hakan Karakurt’a sorduk.
Öncelikle bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Merhaba, ismim Hakan Karakurt. İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği mezunuyum. 2010 yılında beri çeşitli şirketlerde proje ve içerik yöneticisi olarak çalıştım. Son üç yıldır ise Havas İstanbul’da İçerik Ekip Yöneticisi olarak çalışıyorum.
Hızlıca sorularımıza geçmek istiyorum. Yapay zekâ ve onunla beraber gelen yeniliklerle ilgili merak ettiğimiz çok konu var. Yapay zekâ programlarını isteyen herkes ulaşıp kullanabilir mi ve siz hangi programları kullanmayı tercih ediyorsunuz?
Bir kısmını evet bir kısmını hayır. Popüler yapay zekâ uygulamalarından Midjourney programı için bir hesabınızın olması lazım. O şu anda herkese açık değil ama güncel olarak OpenAI’ın ChatGPT adlı yazılım programı herkesin kullanımına açık. Giriş yaptığınızda yapay zekâyla iletişime geçebiliyorsunuz. Diğer sorunuzun cevabına gelecek olursam da ben yapay zekâ temelli görsel içerikleri oluşturmada çok başarılı olduğu için Midjourney kullanmayı tercih ediyorum.
Yapay zekâda görsel oluşturmanın aşamalarını anlatabilir misiniz?
Hâlihazırda olan bir görseli de manipüle edebiliyorsunuz ama asıl yapay zekâ görseli üretmeyi sıfırdan bir süreç olarak kabul edebiliriz. Bu süreçte çıktısını almak istediğiniz şeyi tanımlayabiliyor olmanız lazım. Bunun için de cümleler kurabilirsiniz yahut içerisinde bulunmasını istediğiniz belirli anahtar kelimeleri yazabilirsiniz. Bu anahtar kelimeler tamamen sizin hayal gücünüze kalmış. Mesela Antik Yunan temasıyla ya da Roma’nın çöküş dönemiyle ilgili bir dünyayı tanımlayabilirsiniz. Bunun yanında görselin içinde olmasını istediğiniz farklı fi gürleri/temaları da belirtebilirsiniz. Tanımladığınız tema/dönem içinde olmasını istediğiniz Atatürk veya Michael Jordan gibi kişileri de anahtar kelime olarak kullanabilirsiniz. Duyguları tanımlayan kelimeleri de kullanabilirsiniz; coşku, eğlence, cesaret gibi. Tüm bu değişkenleri -ki bunun bir sınırı yok- tanımlayıp bunu yazıyla ifade ettiğinizde nefis sonuçlar elde edersiniz. Sonucunda yazılım size bir çıktı verir ve siz bu görseli düzenlemek isterseniz ufak manipülasyonlarda bulunabilirsiniz. Bu akışta, yapay zekâ yardımıyla oldukça basit şekilde çeşitli görseller oluşturabilirsiniz.
Bu bilgilere dayanarak yapay zekâda görsel oluştururken kullanmak istediğimiz kelimeleri doğru seçmenin önemi mi ortaya çıkıyor
Tabii ki, kesinlikle öyle. Çünkü yapay zekâ temelli görsellerde iyi bir sonuç almak biraz tanımlamanızın kreatifliğine ve ayrıntısına bağlı. Algoritmaların sınırları, belli bir formülü vardır ve o fonksiyon dışına çıkamazlar. Yapay zekâda ise çekirdek bir algoritma verirsin ve yapay zekâ kendini geliştirebilir. Seçilen kelimeler ve ifadeler ne kadar iyi ve ayrıntılı bir tanım olursa algoritma da kendini o kadar iyi geliştirir ve daha iyi sonuç verir.
Yaratıcı insanlar ve bu meslek grubunda çalışanlar aklındakileri doğru kelimelerle tarif edip yapay zekâyı herhangi birinden daha iyi kullanabilirler mi? Yapay zekâda uzmanlık kazanmak mümkün mü?
Evet, yaratıcı insanlar yapay zekâyı daha iyi kullanabilir. Fakat hâlihazırda bu o kadar da mesleklere bağlı bir iş değil. Bir manav da yapay zekâ temelli programları kullanarak çok yaratıcı işler çıkarabilir ki zaten bunun şu an bir uzmanlığı yok. Geçmişte, sosyal medyanın epey yaygın kullanılmaya başlandığı zamanlarda bazı insanlar kendilerini bir anda ‘’Etkileşim Mühendisi’’ olarak adlandırmaya başladı ve bu oldukça komikti. Zira mühendislik etiket olarak kullanılabilecek bir şey değil. Bunun okulu, eğitimi, tedrisatı olması lazım. Şimdi aynı durumu yapay zekâyla içerik üreten kişilerde görüyoruz. Mesela geçenlerde Linkedin’de birinin kendini ‘’Prompt engineer’’ olarak tanımladığına denk geldim. Bunlar bana biraz komik geliyor. Bu unvanlar basit şeyler değil. Ne bir sosyal medyacı etkileşim mühendisi olabilir ne de yapay zekâdan görsel yaratmaya çalışan biri sufle mühendisi olabilir.
Yapay zekâda uzmanlaşanlar için ileride yeni ekoller/unvanlar muhakkak çıkacaktır aynı bilimin ilerlediği gibi. Bu ekoller, zaman içerisinde onu temsil edenlerle beraber tekrar tekrar sınanarak değerlendirilecektir ve hangi ekolün daha iyi sonuç verdiği araştırılacaktır. Einstein’ın İzafi yet Teorisi için Öklid Geometrisi yerine Richmann Geometrisi’ni referans alması gibi. Bilim ve sanat böyle ilerler. Buradaki gelişme de bence bundan çok da farklı olmayacak ama şu an olayın çok çok başındayız. Henüz büyük laflar edeceğimiz bir dünya yok.
“Algoritmaların sınırları, belli bir formülü vardır ve o fonksiyon dışına çıkamazlar. Yapay zekâda ise çekirdek bir algoritma verirsin ve yapay zekâ kendini geliştirebilir.”
Yapay zekânın kullanılması yaratıcılığı engelliyor mu? Art Station platformunda sanatçılar yapay zekâyı protesto ediyor ve emek hırsızlığı olduğunu düşünüyor, bu konu hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Tarihteki bütün büyük gelişmeler örneğin matbaanın bulunması, internetin hayatımıza girmesi gibi ilk defa gerçekleştiği zaman insanlar buna önyargı ya da tepkiyle yaklaştı. Bu gelişmenin insanlığa, ekonomiye, yaşam şartlarına zarar vereceği konuşuldu her zaman ama hiçbir zaman böyle sonuçlanmadı. Tarihte hiçbir gelişme yaratıcılığı sınırlandırmaz, sadece ona farklı bir boyut katar. Bazı tasarımcılar yapay zekâ işimizi elimizden alacak kaygısı yaşıyorlar.
Bu yaratıcı veya sanatsal bir sorun değil, bu ekonomik bir sorun. “Bu işi yaparak para kazanıyorum, bir anda sen yapay zekâ kullanmaya başladın, ben mesleğimi kaybedersem Bu yaratıcı veya sanatsal bir sorun değil, bu ekonomik bir sorun. “Bu işi yaparak para kazanıyorum, bir anda sen yapay zekâ kullanmaya başladın, ben mesleğimi kaybedersem ne yapacağım? Yapay zekâlı araçlar çıktı; şoförler, nakliyeciler ne yapacak?” tarzı kaygılar. Dolayısıyla bu yaratıcı bir sorun olmaktan ziyade ekonomik bir sorun. Zaten yapay zekânın yapamayacağı pek çok şey var ki, bu gelişmeler çok fazla yeni iş kolu ve meslek de ortaya çıkaracaktır. Diğer yandan insan aklı oldukça karışık bir yapıya sahip. Onu alt etmek de bence o kadar kolay değil ve biz daha yolun çok çok başındayız.
Yapay zekâ içerik üretebiliyor, metin yazabiliyor ve kısa film oluşturabiliyor. Peki, bu durum zaman içerisinde bu sektörde çalışan insanların mesleklerini icra etmesinin önünü kesebilir mi?
Tarih bize tam tersini gösteriyor. İnternet ilk kullanıldığı zamanlardan bu yana sizce meslek çeşitliliği azaldı mı? Tam tersine arttı. Şu an çok daha fazla meslek var ve katlaya katlaya büyüyoruz. İnsanlar henüz işin başında olduğumuz için “İşimi kaybedeceğim, ev kredim var, bunları nasıl karşılayacağım?’’ gibi düşüncelere boğuldu, hakkıdır da. Çünkü içinde yaşadığımız düzen maalesef insanlara nefes aldırmıyor. Fakat şöyle bir şey var; aynı dijital devrim zamanında olduğu gibi yapay zekâyla beraber ekstra başka işler ortaya çıkacak. Mesela yapay zekâ doktorlara göre teşhis koymada veya operasyon gerçekleştirmede daha iyi görünüyor. En azından datalar şimdilik bu yönde ama bu doktorları işsiz bırakmaktan ziyade onları farklı bir formasyona da götürebilir. Geldiğimiz bu noktada insan yapay zekâyı yöneten, onu kullanarak iş yapan bir operatöre dönüşebiliyor. Elimizde bir teknoloji var ve ikisinin birlikte ilerlediği bir dünya düzenine gitmemiz gerekiyor.
Sosyal medyada birçok kullanıcının yapay zekâ kullanarak kendilerine avatar oluşturduklarını görüyoruz. Sosyal medyadaki bu kısır yaklaşım yapay zekâya olan bakış açısını sınırlayabilir mi?
Avatar oluşturmaya çok da yapay zekâ demeye gerek var mı emin değilim. Örneğin senin fotoğrafını alıyor, arkayı belli bir döneminden bir kareye dönüştürüyor ya da seni birazcık manipüle ediyor. Bu yapay zekâ olmasa da yapılabilecek bir şey. Çok büyük bir değişim değil. Tam olarak yapay zekâ mantığını tanımlamıyor.
Sizce yapay zekâ reklam sektörüne yön mü verecek yoksa sadece aracı mı olacak?
Uzunca bir süre aracı olacak, en azından şimdilik böyle görünüyor. Şimdilik Metaverse ve yapay zekâ için inanılmaz bir devrim yaşıyormuş gibi düşünmemek lazım. Ama gelecekte yaşayabiliriz, muhtemeldir.
Yapay zekânın temel işleyiş mantığından bahsedebilir misiniz?
Kendini geliştirebilen algoritmalar gibi düşünebiliriz. Örnek vermem gerekirse, bir film şirketi filmlerinin fragmanlarını yapay zekâya yaptırıyor ve güzel sonuçlar çıkıyor. Bunlar tamamen datayla alakalı şeyler. Benim hedef kitlem kim? 20-35 yaş arasında, üniversite mezunu, büyük şehirde yaşayan, geliri belli bir düzeyde olan insanlar diyelim. Bu insanların dijital alışkanlıklarının bilgisi (ne tarz içeriklerden hoşlanıyor, ilgi alanları ne, hangi mecralarda zaman geçiriyor, nelerden keyif alıyor vs.) bende varsa ben yapay zekâ ile bu hedef kitleye uygun fragmanlar yapabilirim. Buna en iyi örnek Netflix diyebiliriz. Netflix bir içerik mecrası değil, bir eğlence mecrası. Kendilerine rakip olarak Hbo Max, Amazon Prime’ı görmüyor. Rakip olarak 14 yaşındaki çocukların zamanının büyük çoğunu harcadığı Valorant ve Roblox gibi oyunları görüyor ki bu kitlenin içerik izlemelerine gerek yok, sadece platformda zaman geçirmeleri yeterli. Tüm mecraların aslında günün sonunda istediği şey bu, benim mecramda zaman geçirsin.
Analizlerle beraber içerik oluşturmada yapay zekâ çok işe yarayacak ama bir film çekebilecek mi? Hâlihazırda böyle bir şey yapacağı çok da mümkün değilmiş gibi görünüyor, en azından şimdilik. Sanatta klişe dediğimiz bir şey var, malum. A/B testi yapıp insanlara sorarak ve yaratıcıyı denklemden çıkararak varacağımız yer sadece klişe olur. Başka hiçbir şey olmaz. Hepsinde bugüne kadar yapılmış tüm içeriklerin özetlerini görürüz ve finaline geldiğimiz zaman bir sanat eserinden beklediğimiz vuruculuğu, “tokat”ı, aykırılığı bulamayız. Şahsen kendimi yaratıcıya teslim etmek benim hoşuma gidiyor. Fakat bunu yapay zekâya bıraktığımızda -en azından şimdilik- tamamen datayı analiz edip semantik bir sonuç çıkartarak ilerleyeceğimiz için varacağımız nokta klişe olacak. Zaten genel olarak şu anda yapay zekânın çok başarılı olduğu formatlar daha kısa formatlar. Resim, müzik gibi genel olarak bilinçaltını tetikleyerek anlam kazanan türlerde nefis sonuçlar alırken roman, sinema gibi daha bilinci tetikleyen ve alametifarikası hikâye anlatıcılığı olan türlerde çok da bir şey göremiyoruz.
“Yapay zekânın fayda sağlayacak taraflarını geliştirip hayatımızı nasıl kolaylaştırırız, bunları öğrenmemiz gerekiyor.
Bir kolonya markası bütün ambalajlarını yapay zekâ kullanarak tasarlamış. ‘’Zamandan çok kazandık ve maliyeti çok az’’ tarzında yaklaşımları var. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Zaten şu aşamada yapay zekâ sadece bu işlere yarayacak. Günün sonunda bir şirketin, markanın verimliliğe bakması lazım. Her ne kadar sosyal sorumluluk, sürdürülebilirlik önemli olsa da şirketlerin birincil dertleri bunlar değil. Şirketlerin var oluş amacı kârlılığını ve verimliliğini artırmak. Günün sonunda ambalaj kısmını düşünürsek, şirket ne kadar kârlılıkla iş yaptığına ve verimliliğinin ne kadar yüksek olduğuna bakar ve o verimliliği yapay zekâ üzerinden artırabilecekse tabii ki çoğu marka bu yöntemi tercih eder. Verimli olmadığı halde bir işi insanlarla çözmenin şirketlerin sosyal sorumluluk projesi olacağı günler gelir mi, bilemem ama bu güzel bir bilim kurgu romanı konusu olabilir.
Yapay zekâ içerikleri oluştururken telifli görseller kullanmak nasıl sonuçlar doğurabilir? Telifli bir görsel yapay zekâdan çıktıktan sonra hâlâ telif hakkına sahip olabilir mi?
Tabii. Bu ihtimali hep göz önünde bulundurmak lazım. Mesela ben marka olsam içerisinde başka bir marka adı veya görseli bulunan içerikleri paylaşmazdım. Dava açsalar üç aşağı beş yukarı haklılar. Tabii bu mevzuat için şu an kesin kurallar ve açıklamalar yok ama herhangi bir durumda çok hızlı çözülür gibi görünüyor. 1-2 yıl içerisinde kim neyi nasıl kullanmalı gibi bilgiler netlik ve resmiyet kazanır. Dediğim gibi, yolun çok başındayız.
Reklamcılık sektöründe en başarılı bulduğunuz yapay zekâ çalışmaları nelerdir?
Şu anlık yok. Birkaç marka görsellerini sadece yapay zekâyla oluşturacağını duyuruyor ve bence bu mantıklı değil. Yapay zekâ ile görsel yapacaksanız bunun bir fonksiyonu olmalı. Sadece biz yapay zekâ kullanarak içerik hazırlıyoruz demek yeterli ya da yaratımcı değil. Asıl, biz yapay zekâ kullanarak işimizi şu noktaya getiriyoruz diyebilmek gerekiyor. Sanat alanında çok iyi işler olsa da şahsen ben yapay zekâ kullanılan iyi bir reklam projesine pek denk gelemedim.
Sanatsal alanda aklınızda kalan örnek varsa bizimle paylaşabilir misiniz?
Botto Project adlı bir Instagram hesabı var. Her gün bir sanatçının eserlerindeki konsept ile yapay zekâ görselleri oluşturup paylaşıyor. Bunun gibi belli konseptlerle devam eden projeleri çok beğeniyorum. Türkiye’de de Bager Akbay’ın yapmış olduğu işler beğendiklerim arasında. Robot şair Deniz Yılmaz vardı. Yanılmıyorsam Türkiye’de ilk yapay zekâ kullanılan proje. Kabaca şöyleydi; Bager, Türkçe bir sürü metni, özellikle de şiiri alıp yapay zekâya veriyor ve Posta Gazetesi şiir ekine şiirler hazırlıyordu. Amacı da yapay zekâya o şiir sayfasında yayınlanabilecek kadar “iyi” bir şiir yazdırmak. Çok güzel bir işti. Herhalde bu çalışmanın 8-10 yılı olduğunu söyleyebiliriz. Refik Anadol da çok başarılı bir diğer isim, onun çalışmalarını da çok beğeniyorum. Reklam için şimdilik aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil.
Sizce reklam sektöründeki yapay zekâ çalışmaları sanat kısmındaki çalışmalardan etkilenip benzer yönde gelişebilir mi?
Ben iyi işler çıkacağına inanıyorum fakat şunu atlamamak lazım, dünya olarak zorlayıcı bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla markalar da biraz daha şu mantıkla ilerliyor; ekonomik kriz var, maksimum fayda sağlayacak şeyleri yapmam lazım. Bu anlamda daha temel ihtiyaçlar ön plana çıkıyor. Global ekonomik kriz geçene kadar çok iyi işler çıkacağını düşünmüyorum. Tabii ki iyi işler gelecektir fakat buna markaların da hazır olması gerekir, sadece reklamcılarla olacak bir iş değil.
İnsanlar bir süre sonra her içeriğin yapay zekâ ile oluşturulmasından dolayı yabancılaşma yaşayabilir mi? Metni ve görseli yapay zekâ yaptığında işin ruhunun kaybedildiği düşünülebilir mi?
Instagram ve Twitter’da yerli bir sanal influencer var ve onunla iletişime geçtiğinizde kendisinin bir dijital insan olduğunu söylüyor. Bu kendisini dijital insan olarak konumlandıran bir yazılım aslında. Her ne kadar bir kod olsa da kendini bir “insan” olarak görüyor. Bu örnekler artacak, bu konular sıklıkla konuşulacak. İnsan nedir sorusu popülaritesini hiç yitirmiyor zaten. Günün sonunda şu aşamaya gelecek olma ihtimalimiz var; çok satan kitapların yarısının yapay zekâ tarafından yazıldığı ve Cannes’da büyük senaryo ödülü alan film senaristinin yapay zekâ olduğu bir dünya. Fakat bu büyük değişimi bir anda yaşamayacağımız için bunun büyük bir yabancılaşma etkisi yaratacağını sanmıyorum. Çünkü ne olacaksa gözümüzün önünde olacak.
Siborg Manifestosu 1982’de yazıldı. Kabaca şöyle söylüyor; kontak lensi (yahut herhangi bir geliştiriciyi) taktığında vücudun dönüşüme uğrar ve bir “siborg”a dönüşürsün. Ampute birinin kullandığı yapay kol ya da omuriliğe takılan parça sayesinde koşmaya devam edilebilen insanlar. Bu insanları rahatsız ediyor mu?
Sonuç olarak her şey gözümüzün önünde gerçekleşeceği için bir yabancılaşma getireceğini düşünmüyorum. Yapay zekânın fayda sağlayacak taraflarını geliştirip hayatımızı nasıl kolaylaştırırız, bunları öğrenmemiz gerekiyor. Trafik kazalarını azaltma şansı nedir mesela? Biraz böyle bakmak lazım. İçinde yaşadığımız dünya maalesef insanın refahını önceliklendirmediği için bu şekilde bir akış olacak mı, sanmıyorum ama en iyisini umut etmek istiyorum.
E-Bülten Kaydı
Gelişmelerden haberdar olun.