Sanatın Açtığı Kapılar: 17. İstanbul Bienali

Yayın Tarihi: 14 Kasım 2023
Toplam Okunma: 214
Okuma süresi: 10,3 dakika

Fikriye Yılmaz

İstanbul Bienali, İKSV’nin iki senede bir düzenlediği bir modern sanat etkinliği. Onlarca sanatçısı, sanatseveri ve binlerce insanı konuk eden bienal çeşitli mekanlarıyla kocaman bir dünya. Bu sene 17’ncisi düzenlenen ve yine şehrin dört bir yanına ayrılmış sergileri, müzeleri, hamamları ve daha birçok eseriyle binlerce sanatseverin odağındaydı. Aslında bu bienal bir salgının ortasında sürece odaklanmak, anda kalmak, farkındalıklar yaratmak, eksikleri tamamlamak ve hali hazırda var olanları güçlendirmek için tasarlandı.

Pandemide aramıza giren mesafelerin yavaş yavaş kapanmaya başlamasının ardından bienal, sanata olan açlığımızı dindirmek açısından da büyük bir rol oynadı. Bienal direktörü Bige Örer bu seneki bienali tek bir başlık altında, büyük ölçekli bir sergi olarak kurgulamak yerine bir tarım kavramını ödünç aldıklarını ve kompost yöntemini örnek bellediklerini söylüyor. Kompost ise, bitkisel ve hayvansal atıkların dönüştüğü gübre anlamına geliyor. Pandemi sayesinde birçok şeyi farklı yapabileceğimizi görmemizle beraber yenileme, besleme ve dönüşme kavramları da benimsendi. Bu kapsamda bienal mekanlarını gezerken eserlerin tanıtımında ‘Başlık Yok’ yazısıyla karşılaşabilirsiniz. Çünkü 17. İstanbul Bienal’i dönüşüme odaklanarak eserleri bir zamana bağlamayı reddediyor.

Küratörler de bu büyük sağlık krizinin ardından yapılan bu bienal için “Bırakın bu bienal de kompost olsun. Vaktinden önce başlayabilsin, bittikten çok sonra da devam edebilsin” diyor. Bu sene bienal, Beyoğlu’nun, her kafanızı kaldırdığınızda merak uyandıran yapılarıyla karşılaştığınız tarihi sokaklarından, Kadıköy’ün cıvıl cıvıl köşelerine ve daha birçok güzelliğe ev sahipliği yapan mahallelerine dağıtıldı. Biz ise çağdaş sanatın kalbinin attığı özenle seçilmiş birkaç yeri sizin için gezdik.

“Bırakın bu bienal de kompost olsun”

Metro İstanbul Yaklaşım Tüneli

Rotamız Gezi Parkı’ndan başlıyor, ilk durağımız ise Yaklaşım Tüneli. Atatürk Kitaplığı’nın hemen alt caddesinde kalan Yaklaşım Tüneli, Yenikapı-Hacıosman metro hattının yapımında şantiyeye malzeme taşımak gibi işler için kullanılmış. Aslında bir tahliye tüneli. Açılışı ise pandemi döneminde Melis Bektaş’ın küratörlüğünde gerçekleşti ve onlarca sergiye ev sahipliği yaptı.

En başında ‘İstanbul’da şifa bulmak’ temasıyla sanatseverlerle buluştu. Bugün ise bienal kapsamında duvarlarındaki sıra dışı resimleri, etkileyici ışıklandırması, tünelin dört bir yanından gelen sesleriyle tam bir korku tüneli etkisi yaratıyor. Henüz tünelin başında olan bizler için yolculuk, tünelin sonundaki ziyaretçilerin çığlıklarıyla daha da ilgi çekici bir hal almaya başlıyor. Yaklaşım Tüneli bu ürkütücü atmosferiyle ziyaretçilerin ilgi odağı.

SAHA Studio

Gezi Parkı’ndan Taksim Meydanı’na doğru çıkarken o her zaman cıvıl cıvıl olan ortam karşılıyor bizi. Bitmek bilmeyen koşturmacanın içinde sanki farklı bir dinginlik katıyor. İstiklal Caddesi’nin hemen girişinde, meşhur büfelerin bulunduğu Sıraselviler Caddesi’nden ilerliyoruz. SAHA Studio hemen solunuzda, Belçika Konsolosluğu’nun yanında, bir binanın eksi ikinci katında bulunuyor. SAHA Derneği, dünyanın dört bir yanından sanatçıları, yazarları ve küratörleri bir üretim ve etkileşim programı olarak tasarladığı stüdyosunda ağırlıyor. Tüm bu atölyelerin yanında, davetli sanatçılara bütçe sağlayarak araştırma, üretme ve sergileme şansı da sunuyor. Bu sene 17. İstanbul Bienali’nin resmi mekanlarından olan SAHA Studio, sanatçıların üretimlerine birebir şahit olabileceğimiz bir mekân olarak karşımıza çıkıyor.

World Weather Network iş birliğinde, küresel iklim krizine karşı 28 ülkeden katılan sanatçılarla yeni çalışmalar ortaya çıkartılırken, aynı zamanda Müze Gazhane’deki Atıf Akın’ın sergileri ve Silent University Orientation Program projelerinde de paralel bir buluşma alanı sağlanıyor. Bu bahsettiğimiz sergilerin birçoğu sadece 17. İstanbul Bienali kapsamında ziyarete açıldı. Güzel haber şu ki, stüdyonun kütüphanesini, üretim ve sergi alanlarını zamansız bir şekilde ziyaret edebilir ve kullanabilirsiniz.

Pera Müzesi

Pera Müzesi’nin bulunduğu tarihi Meşrutiyet Caddesi’ne ulaşmak için, İstiklal’in ara sokaklarından yürüyoruz. Pera Müzesi de bu caddede bulunan tarihi yapıların arasında yer alıyor. İstanbul Bienali’ne 2015’ten bu yana ev sahipliği yapan Pera Müzesi, bu yıl da yine binanın üç katını süreli sergilerine ayırmış.

Bienal kapsamında bu sene geçmişten günümüze kadın hareketi, Nepal Fotoğraf Kütüphanesi’nin geniş kadın arşivi, uluslararası meseleler, İstanbul Sözleşmesi ve ayrımcılık gibi konuların yanında ünlü isimlerle gerçekleştirilmiş olan röportajlar ile ziyaretçilere görsel ve işitsel açıdan zengin bir deneyim alanı sunuluyor. Bir diğer sergide ise dünyanın dört bir yanından işgal altındaki esirlerin ve askerlerin savaş sırasındaki notları, mektupları, günlükleri ve yazışmaları olarak karşımıza çıkıyor. Serginin duvarlarında savaş sırasında dünyanın detaylı haritalandırmasını görebiliyoruz.

Şimdiye kadar saydığım süreli sergiler dışında Pera Müzesi’nde mutlaka ziyaret etmeniz gereken zamansız sergiler de bulunuyor. Bunların başında 17. ve 19. yy’dan elçi portreleri, Osman Hamdi Bey’in en önemli eseri Kaplumbağa Terbiyecisi’nin de sergilendiği bir Osman Hamdi Bey alanı geliyor. Burada sanal gerçeklik gözlükleriyle unutulmaz bir sergi deneyimi yaşayabilirsiniz. Aynı zamanda ağırlık ve ölçü sanatının geçmişten bugünümüze değişimini görebilir ve Kütahya seramiklerinde bir kahve molası verebilirsiniz.

Büyükdere35

Galatasaray Lisesi’ni geçip Boğazkesen yokuşundan aşağı inmeye başlıyoruz. Biz Bienal gezimiz sırasında biraz dinlenip, nefes almadan ve yolumuzun üzerindeki meşhur Ara Güler sokağını ziyaret edip, Ara Kafe’de bir kahve içmeden yolumuza devam etmek istemiyoruz. Beyoğlu’nun en işlek ve en kedili mahallelerinden birinde bulunuyor Büyükdere35. Bu mekân, 2017’de bambaşka görüşlerden sanatçıların atölyelerine ve sergilerine ev sahipliği yapmak amacıyla bir galeri olarak kuruluyor. İlk defa bir bienal mekânı olarak sanatseverlerle buluşan Büyükdere35, bu sene çok önemli bir amaca hizmet ediyor.

İstanbul Havalimanı alanı ve olası Kanal İstanbul projesi, etrafındaki sulak alanları kurutmuştu. Bu da bu alanların büyük bir çoğunluğunun mandaların erişimine kapatılması ve yok olmaya bırakılması demek oluyordu. ‘Çamuralem’ etkinliği, Manda Festivali ve İKSV’nin kolektif çalışmasıyla bu büyük soruna dikkat çekilmek istendi. Ayrıca satışa sunulan yoğurdu, sütü, balı, kaymağı ve tatlılarıyla geniş bir yelpazesi var. Çay da var. Daha ne olsun.

Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı (PCSAA)

Büyükdere35’ten çıkıp, Beyoğlu’nun ara sokaklarında dolaşırken yakınından geçerken ziyaret etmemek olmaz deyip Kırım Kilisesi’ne de uğradık. Bu rotada gezerken sizin de mutlaka girmenizi tavsiye ederiz. Sonrasında dik bir yokuşun sonunda karşımıza çıktı Performistanbul. Performans sanatının görünürlüğünü arttırmak adına 2016’da kurulan mekân, sanatçıları bir araya toplayarak onları desteklemeyi amaçladı. Aynı zamanda araştırmacılar için hem Türkiye hem de uluslararası sanat alanında tüm performans sanatı arşivi ve canlı sanat kütüphanesine ücretsiz bir şekilde ulaşım olanağı sağladı. Bu sene ilk defa bienal mekânı olarak ziyarete açılan Performistanbul’da özellikle kadın ve LGBTİ hakları, İstanbul Sözleşmesiyle ilgili görsel ve işitsel deneyim alanları kuruldu. Mekânın tamamına dağıtılmış belgelere, kitaplara, süreli yayınlara ve bunun yanı sıra dans sanatının seslerle harmanlandığı bir alana da şahitlik edebileceksiniz.

Müze Gazhane

Galata’nın dolambaçlı sokaklarından çıkıp, Karaköy’den Kadıköy’e bir vapur sefası yapıyoruz. Kadıköy’de Hasanpaşa Mahallesi’nde bulunan Müze Gazhane’ye ulaşıyoruz. Eskiden enerji verecek hava gazının üretimi için kullanılan gazhane, yıllar sonra talebin bitmesiyle kapandı. Sonrasında mahallelinin çabaları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin restorasyon çalışmalarıyla şehre bir ortak alan olarak kazandırıldı. Şimdilerde sergi, müze, kütüphane, konser ve sinema alanı gibi birçok amaca hizmet eden bir mekân olarak kullanılıyor. Bu sene Müze Gazhane’de bienal kapsamında birçok performans sanatçısı, yazar, şair, görsel sanatçı ve sosyal girişimcinin sergileri bizi karşılıyor. En dikkat çeken projelerden biri olan ‘Bayrak Projesi’, Endonezya’daki depremden sonra ortaya çıktı. Senelerdir onlarca ülkede, farklı iş birlikleriyle toplumların sorunlarına dikkat çekmek için performans sanatçılarının koreografileriyle sergileniyor.

Bu sene de Türkiye ayağını, bienal kapsamında Performistanbul ile beraber gerçekleştirdi. Müze Gazhane’deki bir diğer sergi olan Pustaka Bergerak (Endonezya Gezici Kütüphane Ağı) çalışması da, okuryazarlığı yaygınlaştırmak amacını benimsiyor. Endonezya’daki uzak kıyılara ulaşımın ve toplumsal dayanışmanın arttırılması için el arabası, at, tekne ve motosiklet gibi ulaşım araçlarıyla etkileşimin teşvik edilmesi sağlanıyor.

arthereistanbul

Müze Gazhane’den çıkıp kısa bir yürüme mesafesiyle Kadıköy’ün dar sokaklarından birinde ulaşıyoruz mekanımıza. arthereistanbul, savaş yüzünden Suriye’den ayrılan sanatçıların 2014’de kurduğu bir oluşum. Bulundukları
yeri terketmek zorunda kalan sanatçıların eserlerini sergileyebilecekleri ve çalışabilecekleri bir alan olma özelliğini taşımakta. Yeldeğirmeni Mahallesi’nde binanın üç katına yayılan mekânda film gösterimlerinin yapıldığı bir salon, ses kayıt stüdyosu, sergi ve atölye alanları bulunuyor.
Aynı zamanda bu küçük mekân her köşesinden fırlayan kedileriyle meşhur. Bu sene bir bienal projesi olarak karşımıza çıkan ‘Ayakizi’, savaşlardan bir hikâye anlatma çabası ve bir öğrenme süreci.

Ayrıca kadın hareketi ve insan hakları konularının da anlatıldığı bir ‘Ayakizi Kitaplığı’ bulunuyor. Ziyaretçiler bu kitaplıktan detaylı incelemeler yaparak bilgi edinebiliyor.

Tüm bunların yanı sıra bienal kapsamında dijital olarak incelenebilecek birçok internet sitesi de sunuldu. Ziyaret etmenizi şiddetle öneririz:

www.mantipostasi.com/tr

hrantdink.org/tr

acikradyo.com.tr

cascadingspiral.com

kuslar.iksv.org

 

Kategori: Sanat

E-Bülten Kaydı

Gelişmelerden haberdar olun.

Yorum Yazın