Türk Tiyatro Sahnesinde Öncü Bir Portre: Afife Jale
Derya Özsoy
Afife Jale, cesareti ve öngörüsü ile Türk Tiyatro sahnesinin dönüşümünde önemli bir rol oynarken aynı zamanda kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğu bir dönemde önyargıları yıktı. Cesur ve özgün duruşu ile gelecek nesillere ilham kaynağı olan Afife Jale, hayallerindeki Türk Tiyatrosunun temellerini attı.
Türk Tiyatro tarihinin, zengin kültürel mirasımızın ve değişime açık toplumsal yapımızın bir tezahürü olduğunu söyleyebiliriz. Başlangıcından günümüze tiyatromuz, toplumu şekillendiren sosyal, politik ve kültürel değişimleri yansıtan önemli dönüşümler geçirdi. Kökenleri, performansların ağırlıklı olarak gölge oyunu (Karagöz ve Hacivat) ve hikâye anlatımı (Meddah) gibi geleneksel biçimlerden etkilendiği Osmanlı İmparatorluğu’na kadar uzanır. Tiyatronun bu ilk biçimleri, sözlü doğası ve komedi unsurlarıyla karakterize edilir ve toplumun her kesiminden insana eğlence sağlardı.
Ancak devamında, Batı etkisinin sanat formunu şekillendirmeye başladığı 19. yüzyıl, Türk Tiyatrosu için bir dönüm noktası oldu. Avrupa oyunlarının ve tiyatro tekniklerinin tanıtılması, modern Türk Tiyatrosu’nun kurulmasına yol açtı ve İstanbul, tiyatro etkinliklerinin merkezi haline geldi. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Türk Tiyatrosu modernleşme yolunda ilk adımı attı ve sanat biçimini Batı etkileriyle şekillendirmeye başladı. Başlangıçta toplumun daha muhafazakâr kesimlerinin direnişi ve eleştirileriyle karşı karşıya kalsa da, kadın oyuncuların sahneye çıkabilmesi için büyük bir fırsattı. Aynı zamanda 20. yüzyılın başları, Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna tanık oldu. Yeni hükümet tiyatroyu ulusal birliği ve kültürel kimliği geliştirmenin bir yolu olarak gördü. Bu kimlik değişiminde elbette ki kadınların sesi yavaş yavaş duyulmaya başlayacaktı.
Dönemin getirdiği değişim sürecinin etkileri sebebiyle pek çok zorlukla karşılaşmış olsalar da kadınlar, tüm zorluklara rağmen Türk Tiyatrosu’na oldukça önemli katkılarda bulundular. Hem sahne içinde hem de sahne dışında ciddi roller üstlendiler. Türk tiyatro sahnesine farklı bakış açıları ve hikâyeler getirerek önde gelen aktrisler, yönetmenler, yazarlar ve yapımcılar haline geldiler.
Türk Tiyatrosu’nda kadınların ilk olarak karşılaştığı temel sorun cinsiyet eşitsizliği ve temsil eksikliği oldu. İlk yıllarda muhafazakâr toplumsal normlar ve kültürel gelenekler nedeniyle kadınların sahneye çıkmasına izin verilmedi. Bunun yerine erkek oyuncular kadın karakterleri canlandırdı. Kadınlar sıklıkla baş rolleri almakta zorluk çekiyor, çoğunlukla destekleyici ya da basmakalıp rollere düşürülüyorlardı. Ayrıca kadın oyun yazarları ve yönetmenlerin eksikliği sahnede tasvir edilen bakış açılarını ve hikâyeleri sınırlıyordu. Bu eşitsizlik ve temsil eksikliği, Türk tiyatro endüstrisinde kadınların ilerlemesini ve büyümesini engellemekteydi. Ancak bugün hepimiz biliyoruz ve alenen şahit oluyoruz ki; Türk Tiyatrosu’nda kadının yeri çok önemli ve çok yönlü. Türk Tiyatrosu’nun zengin bir tarihi var ve kadınlar bu tarihin şekillenmesinde ve gelişmesine katkı sunulmasında ciddi bir rol oynamaktalar.
Kadınlar Türk Tiyatrosu’nda yaptıkları çalışmalarla sosyal normlara meydan okumada ve cinsiyet eşitliğini savunmada etkili oldular. Pek çok kadın oyun yazarı, yönetmen ve aktör, tiyatroyu kadın hakları, cinsiyet rolleri ve toplumsal beklentilerle ilgili konuları araştırmak ve vurgulamak için kullandı. Oyunları ve performansları, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine değinen, değişimi teşvik eden bir platform sağladı. Tiyatronun sanatsal ve yaratıcı yönlerine önemli katkıları oldu. Oyun yazarları, yönetmenler, kostüm tasarımcıları, set tasarımcıları ve aktrisler olarak büyük başarılar elde ettiler ve prodüksiyonlara benzersiz bakış açıları ve yaratıcı enerji kattılar. Katkıları Türk Tiyatrosu’nun estetiğinin ve kültürel kimliğinin şekillenmesine yardımcı oldu. Başta Afife Jale olmak üzere Türk Tiyatrosu’nun ilk kadın oyuncuları gelecek vaat eden sanatçılara rol model ve ilham kaynağı oldular. Yeni nesil kadın sanatçılar, başarılı kadınları sahada görerek, sanatsal tutkularının peşinden gitme ve engelleri aşma konusunda güçlendiler. Bu, daha fazla kadının gösteri sanatlarına katılımını teşvik etmek ve sektördeki çeşitliliği ve kapsayıcılığı sağlamak açısından oldukça önemli hale geldi. Son yıllarda yalnız tiyatroda değil sanatın her alanında cinsiyet eşitliği ve eşit temsile duyulan ihtiyaç giderek daha fazla kabul görmeye başladı. Eğitim, finansman ve mentorluk fırsatlarının arttırılması da dâhil olmak üzere, kadınların her düzeyde katılımını desteklemek ve teşvik etmek için çaba sarf edilmeye başlandı.
Afife’nin Yolunda…
Afife Jale, 1919 yılında 17 yaşındayken sahneye çıktı ve sahneye çıkan ilk Türk kadınlarından biri olarak engelleri aştı. Toplumsal normların kadınların kamusal hayata katılımını kısıtladığı bir dönemde geleneklere meydan okudu ve oyunculuk tutkusunun peşinden gitti. Yeteneği, çok yönlülüğü ve işine olan bağlılığıyla tanındı. Türk ve Batı yapımı eserlerin de aralarında bulunduğu geniş bir oyun yelpazesinde sahne aldı. Performansları, duygusal derinlikleri ve karakterlerinin özgün tasvirleriyle biliniyordu.
Jale, oyunculuk yeteneğinin ötesinde Türk Tiyatrosu’na da önemli katkılarda bulundu. Profesyonel oyunculuk okullarının kurulmasını savundu ve Türkiye’de tiyatro sektörünün standartlarının yükseltilmesi için çalıştı. Etkisi ve bağlılığı, gelecek nesil aktörlerin ve aktrislerin önünü açmaya yardımcı oldu.
Tiyatroda özgürlükçü, kadınların geleneksel cinsiyet stereotiplerinden ve sınırlamalarından kurtulmasına olanak sağlayacak bir yapı olması gerektiğine inandı. İnsan deneyimlerinin çeşitliliğini yansıtan karmaşık, çok boyutlu karakterleri tasvir etmeleri için kadın oyuncuları teşvik etti. Afife’ye göre kadınlar, rollerini seçme özgürlüğüne sahip olarak toplumsal beklentilere meydan okuyabilir ve kapsayıcılığı, cinsiyet eşitliğini teşvik edebilirdi. Dahası, tiyatroda özgürlük kadınlara mesleki gelişim ve ilerleme fırsatları sağlamaktaydı. Kadınların eğitime, kaynaklara ve fırsatlara eşit erişime sahip olarak gelişebilmesini ve benzersiz yetenekleri, farklı bakış açılarıyla sanat formuna katkıda bulunabilmesini temenni ediyordu. İşte onun tahayyül ettiği Türk Tiyatrosu tam olarak böyle bir tiyatroydu. Kadının yerinin küçümsenemeyecek kadar geniş hacimli olduğunu elinden gelse tüm dünyaya duyurmak istemişti.
Ne yazık ki Afife Jale’nin hayatı hastalık nedeniyle kısa sürdü ve 1941 yılında, 39 yaşında vefat etti. Ancak Türk Tiyatrosu’nun öncü ve ikon mirası olarak hâlâ yaşıyor ve özellikle gelecek vaat eden oyunculara ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Bizler, sanat alanına birikimlerimizi aktarmaya çalışan kadınlar olarak onun izinden gitmeye ve hem Türkiye’de hem de dünyada tiyatro sahnesine katkıda bulunmaya devam edeceğiz.
Yararlanılan Kaynaklar
And, M. 2022. Başlangıcından 1983’e Türk Tiyatro Tarihi. İletişim Yayınları. İstanbul.
Balcıgil, O. 2018. Nefesi Tutku Olan Kadın- Afife Jale. Destek Yayınları. İstanbul.
Nutku, Ö. 2015. Darülbedayi’den Şehir Tiyatrosu’na 100. Yıl. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. İstanbul
Pruşkovska, İ. 2013. Türk Çağdaş Tiyatrosunda Toplumsal Cinsiyet Eğilimleri ve Güçlü Kadın Kimlikleri. Dede Korkut Türk Dili ve Edebiyatı
Araştırmaları Dergisi. Cilt 3, Sayı 6. (sf. 66-70). İstanbul.
Şener, S. 1990. Tiyatro Eserlerimizde Kadın İmajı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. Cilt 33, Sayı 1. (sf. 468-475). Ankara.
E-Bülten Kaydı
Gelişmelerden haberdar olun.