Modern Cumhuriyetin Ortak Sesi Ankara ve İstanbul Radyoları
Ege Kürkcü
Günümüzün hızla değişen medya ekosisteminde, dijital medya araçlarının da çeşitlenmesiyle birlikte radyo, artık göz ardı edildiği düşünülen bir kitle iletişim aracı olarak değerlendirilebilir. Fakat bu araç, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ülkenin modernleşmesinde önemli bir role sahip olmuş, toplumda bir birliktelik hissiyatı oluşturmuş, bununla birlikte bilgi ve eğlenceyi bir araya getiren bir platform olarak anılmış, yaygınlaşmış ve evlerin başköşesine on yıllarca yerleşmiştir.
Radyo yayıncılığının temelleri Cumhuriyetin ilk yıllarında atıldı. Yeni rejimin ilanından tam dört yıl sonra, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk; ülkenin modernleşmesi, coğrafya genelinde yaygın bir kitle iletişim ağı oluşması ve eğitim seviyesine katkıda bulunmak gayesiyle radyonun temellerinin atılmasını istedi. Bu gelişmelerin ışığında radyo yayıncılığı Türkiye’de bir sektör olarak ortaya çıkmaya başladı. Fakat o dönemin sesleri bugünlerden duyulamadı. Sebepleri arasında ise kayıt teknolojisinin var olmaması ve arşivcilik geleneğinin oluşmaması yer aldı. Ülkemizde gerçekleşen ilk radyo yayın denemeleri 1921 yılında İstanbul’da başladı. Halka ulaşan ilk radyo deneme yayını Cumhuriyet ilan edilmeden önce 19 Mart 1923’de gerçekleşti. Ülke genelinde bir telsiz şebekesi kurulmuş, İstanbul ve Ankara’da telsiz telgraf vericilerinin yapımına başlanmıştı. Yurtdışından gelen şirketlerle yapılan anlaşmalar sonrası kurulan bu vericiler daha sonrasında dönemin radyo donanımlarıyla geliştirildi ve ilk düzenli radyo yayınları yapılmaya başlandı.

Fotoğraf: İBB Kültür A.Ş
Yeni Cumhuriyet’in ilk radyo istasyonu olan İstanbul Radyosu, 6 Mayıs 1927 tarihinde kuruldu ve Cumhuriyet’in dördüncü yılı olan 29 Ekim 1927 gününde resmi olarak yayın hayatına başladı. İlk kez Türk Telsiz Telefon AŞ’ye (TTTAŞ) bağlı olarak faaliyetlerini gerçekleştirmeye başlayan İstanbul Radyosu, Türk halkına müzik, haber, eğitim, kültür ve daha birçok alanda içerik sundu ve radyo yayıncılığının ilk adımları burada atıldı. İstanbul Radyosu, Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen sanatçıları ve kültürel mirası tüm ülkeye taşıyarak ortak ulus bilinci oluşturma konusunda yayınlar gerçekleştirdi. Bu süreçte
kamuoyunu bilinçlendirmek ve eğitmek amacıyla çeşitli programlar düzenledi.
Yeni kurulan Cumhuriyetin başkenti Ankara, ülkenin yönetim merkezi olarak hem siyasi açıdan hem de coğrafi açıdan oldukça büyük bir öneme sahipti. Bu nedenle cumhuriyetin beşinci yılında Ankara Radyosu kurularak İstanbul Radyosu’na ek yayınlar yapılmaya başlandı. Ekim 1928’deki resmi açılışından önce TTTAŞ’a ait Ankara Telsiz Telgraf İstasyonu yayın verebilecek duruma gelmişti. Hatta Mustafa Kemal Atatürk’ün o dönem Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında yapacağı konuşmanın da naklen yayınlanması planlanmıştı. Ancak Atatürk fikir değiştirdi ve o konuşmanın yayın hakları konusunda başka bir kurum ile anlaşılması üzerine bu proje rafa kaldırıldı ayrıca açılış da ertelendi. 1929’dan 1938’e kadar ise yaklaşık dokuz defa yer değiştiren Ankara Radyosu kurumsal planlamasını tam olarak oturtamadı. TTTAŞ, radyo hizmetlerinden 18 Ağustos 1936’da çekilerek hizmetlerini tümüyle Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü’ne (PTT) devretti. Ankara Radyosu, Türkiye’nin siyasi, kültürel ve sosyal gelişimini yansıtmak açısından özel bir konuma sahipti. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara Radyosu, Atatürk’ün politikalarını ve Türkiye Cumhuriyeti değerlerini destekleyen programlara yer verdi. Ayrıca sanat ve edebiyat alanında da önemli katkılar sunarak milli kültürü besledi. Ankara Radyosu’nun devreye girmesiyle birlikte çeşitli tadilat ve bakım işlemlerine tabi tutulan İstanbul Radyosu yayınlarına Ekim 1938 itibariyle ara verildi. 19 Kasım 1949’da ise Cumhurbaşkanlığı kararıyla İstanbul Radyosu tekrardan yayın hayatına döndü. Sirkeci’de tarihi postane binasında başlayan serüven, 1949 itibarıyla Harbiye’de inşa edilen Radyoevi’nde devam etti.
İki büyük şehirde kurulan bu oldukça önemli radyo istasyonlarının yaratmak istediği çeşitli duygular halkta da karşılık buldu. Radyo o yıllarda Türkiye için sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda birleştirici bir güç olarak da faaliyet gösterdi. Farklı kültürlerden insanları bir araya getirdi ve Türkiye’nin zengin kültürel çeşitliliğini yansıttı. Eğitim ve bilgi akışı sağlayarak toplumu bilinçlendirme işlevini benimsedi. Türkiye Cumhuriyeti gibi genç bir ülke için radyo, bir ulusun kimliğini inşa etmek ve toplumu bilinçlendirmek açısından kritik bir öneme sahipti. İstanbul Radyosu ve Ankara Radyosu gibi istasyonlar, yüzyıllardır farklı topraklarda yeşeren ve 20. yüzyıla kadar uzanan Türk kültürünü koruma ve yayma amacı edindi. Günümüze geldiğimizde ise, radyo çok çeşitli iletişim araçlarına ve alternatiflerinin çoğalmasına rağmen varlığını sürdürmektedir. Radyo gelişen teknolojilerden yapım ve yayın sürecinde beslenmiş ve internet aracılığıyla da geniş kitlelere erişilebilmiştir. Geleneksel radyo istasyonlarının sesleri bugünlerde arabalarda akıllı telefonlarda, nostaljik radyo cihazlarında takip edilmektedir.
E-Bülten Kaydı
Gelişmelerden haberdar olun.