Bir Üniversite Psikoloğu Olmak…
Aslı Şen
Beykent Üniversitesi Ayazağa Kampüsü’nden içeri girdiğimde okulun ana girişinden biraz uzakta olan Ek-1 binasına doğru yürüdüm. İlayda Sezen’in ofisinin orada olması çok dikkatimi çekmişti. Merdivenleri sırayla ilerlerken 2. kattaki odasına ulaştım. Kendisi odada masasına oturmuş hâlde beni bekliyordu. Odası açık renklerde bezenmiş, iç açıcı bir havası vardı. Cam kenarında ise iki koltuk ve bir sehpa yerleştirilmişti. Bu insana rahat ve güvenli bir alan hissiyatını veriyordu.
İlayda Hanım beni heyecanla karşıladı ve gülümseyerek ‘’Hoş geldin, şöyle buyur. Bir şeyler içmek ister misin?‘’ dedi. Çok sıcakkanlı ve tatlı bir karşılamaydı.
-Nasılsınız, gününüz nasıl geçiyor? diye sordum.
-Çok yoğun bir gündü, biraz önce toplantıdan çıktım. Üniversitenin tüm yerleşkeleriyle ben ilgileniyorum. Bu nedenle genellikle her günüm yoğun oluyor, ancak bu yoğunluğu çok seviyorum.
Yorgunluk açıkça suratına yansımıştı ancak gözlerindeki ışıltı işini ne kadar severek yaptığını anlatıyordu. İlayda Sezen Beykent Üniversitesi Psikoloji bölümünden 2016 yılında mezun olmuş. Lisans eğitimini tamamladıktan sonra yüksek lisansını Üsküdar Üniversite’sinde klinik psikoloji alanında tamamlamış. Yüksek lisans yaptığı dönemde 126 yüksek lisans öğrencisi ile Turbahar adlı sağlık haritasını oluşturmayı başarmış. Bu harita Türkiye’nin en büyük bağımlılık ve ruh sağlığı haritası olarak kayıtlara geçmiş. İlayda Sezen’in tez konusu ise Ege Bölgesi örnekleminde alkol kullanımı üzerine olmuş. Klinik ilgi alanları ise adeta modern yaşam problemlerinin bir listesi gibi. Sezen, şu anda anksiyete, panik atak, depresyon, duygu durum ve yeme bozuklukları üzerine psikoterapi çalışmalarını sürdürüyor.
Açıkçası Türkiye’nin en büyük bağımlılık araştırmalarından birinde yer almış olması ve deneyimleri beni oldukça heyecanlandırdı. 2018 yılından bu yana İstanbul Beykent Üniversitesi’nin Psikolojik Danışmanlık biriminde çalışan İlayda Sezen ile sohbetimize başlıyoruz.
Bir üniversitede çalışıyorsunuz psikoloji öğrencileri ile etkileşiminiz nasıl gerçekleşiyor?
-Evet, bilişsel davranışçı terapi alanında gönüllü eğitimler gerçekleştiriyoruz. Bu vesileyle öğrenciler haftada bir ücretsiz eğitim alıyorlar. Bu onlar için çok büyük bir artı oluyor ve ben de çok büyük keyif alıyorum. Bu aralar onlardan biraz uzak kaldım ama sorun olduğunda bana kolayca ulaşabiliyorlar.
Bölüm öğrencileri adına çok güzel bir fırsat sağlamışsınız. Peki, sizin yanınızda staj yapma imkânları bulunuyor mu?
-Bu benim çok düşündüğüm bir konu ama meslek etiği bağlamında sorunlar ortaya çıkabilir. Sonuçta öğrenciler staj yaptıkları süreçte arkadaşları ve hocalarıyla karşılaşabilirler. Bu durumda danışan gizliliğinin korunması pek mümkün olamıyor. Zaten böyle bir uygulamayı danışanlarda pek tercih etmiyor. Bu yüzden benim yanımda staj yapmaları mümkün olmuyor. Farklı kiniklerde de danışanların, görüşme esnasında stajyerlerin ortamda bulunmalarından rahatsız olduklarını sıklıkla duyuyoruz ve bunu anlayışla karşılıyoruz. Danışan öğrenciler açısından da bunun istenmemesini normal görüyorum. Bölüm öğrencilerine böyle bir fırsat sunulması durumunda kendilerine eğitimleri esnasında katkıda bulunacağını düşünüyorum.
Utanarak söylemeliyim ki ben üniversitemizde böyle bir psikolojik destek sağlandığını çok geç öğrendim.
-Bunu çok fazla öğrencimden duydum. (Gülerek) Nasıl bilmiyorsunuz çok kızıyorum.
Böyle bir imkân olduğunu bilmeyen çok fazla arkadaşım var. Bunun sebebi zor bir konumda bulunuyor olmanız olabilir mi?
-Evet, yerimizin zor bulunan bir noktada olması son derece büyük bir sebep. Görünür bir noktada olmama sebebimiz ise bize seansa gelen öğrencilerin ve personelin çok göz önünde olmak istememelerinden kaynaklı. Rahat bir şekilde girip çıksınlar, herhangi bir damgalama yaşamasınlar istiyoruz. Aslında ruh sağlığı tedavisi son derece normal bir şey ancak maalesef durum bu.
Bakıldığında bu çekingen öğrenciler açısından çok ince bir düşünce olmuş. Sanırım bu mesleğin en büyük getirisi çok boyutlu düşünülebilmesi oluyor. İnsanı değerli hissettiren bir alan. Damgalanma düşüncesi ise tamamen toplumsal bakış açısı kaynaklı ve maalesef bununla sıkça karşılaşıyoruz. Bu durumun düşünülmesi ve odanın buraya koyulması son derece ince ve hoş düşünülmüş.
İlayda Hanım, Türkiye genelinde yapmış olduğunuz Turbahar araştırması bizler için son derece kıymetli. Böyle bir işe imza atmış olmanız çok güzel ve takdir edilesi. Merak ettiğim ise bu süreç nasıl başladı?
-Bu süreç bizim için çok öğretici bir çalışma ve harika bir süreçti. Bu çalışmayı 126 yüksek lisans öğrencisi toplanarak yaptık ve kişi başı 350 insanla görüştük. Zorlu ama çok kıymetli bir çalışma oldu. O dönemki değerli hocalarım Prof. Dr. Hızlı Sayar ve Doç. Dr. Hüseyin Ünübol hocalarımıza da saygılarımı ve teşekkürlerimi iletiyorum. Bize çok destek oldular.
Tüm bunlardan sonra bir üniversitede psikolog olmaya nasıl karar verdiniz? Çünkü bu duymaya çok alışık olduğumuz bir meslek icra yeri değil. İnsanların hedefleri daha çok klinikte çalışma veya kendi kliniğini açmak yönünde oluyor. Sizin yolculuğunuz nasıl başladı.
-Üniversitedeki yaş skalası tam benim çalışmak istediğim türdendi. Hem öğrenci hem de personel yaş ortalaması ilgi alanlarımla kesişiyor. Çalışabilecek çok geniş bir danışan portföyünün olması benim için oldukça anlamlıydı. Ayrıca üniversitenin dinamik yapısını ve akademik ortamını çok seviyorum. Bu beni çok doyuruyor ve çalışmayı keyifle sürdürüyorum.
Gerçekten danışan portföyü çok geniş bir alan ve bunun sizlere katkısı olduğunu tahmin edebiliyorum. Bunun yanında üniversite öğrencileri size nasıl ulaşıyor? Öğrenciler arasında en sık rastladığınız psikolojik sorunlar nelerdir?
-Öğrencilerimiz bize e-posta yoluyla ya da ofislerimize bizzat gelerek başvuru yapabiliyorlar. Randevu sistemi ile çalışıyoruz, kişinin başvurusunu aldıktan sonra bir randevu oluşturuyoruz ve görüşme sürecimiz başlıyor. Ortalama kırk- kırk beş dakikalık görüşmeler yapıyoruz. Öğrenciler arasında bize en çok yapılan başvurular anksiyete bozuklukları üzerine oluyor. Bu anksiyete bozukluklarının ne olduğuna gelecek olursak bu aslında geniş bir spektrum. En sık karşılaştığımız sorunlar panik bozukluk, sosyal anksiyete bozukluğu, sağlık kaygısı bozukluğu, çeşitli fobiler üzerine oluyor. Bunların yanında depresif duygu durum, çökkünlük, isteksizlik, keyifsizlik, mutsuzluk, yeme bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, bağımlılık, ilişki sorunları ya da tanı alacak derecede depresyon gibi şikayetlerle gelebiliyorlar.
Günümüzde bu problemlerin genç insanlarda artmış olmaya başlamasının derin kaygısı ikimizin yüz ifadesinden de anlaşılıyordu.
İstatistiksel bir oran beklemiyorum ama bölüm bazında bakarsak hangi öğrenciler daha sık danışmanlık alıyor?
-Bu soruya cevap vermem çok doğru olmaz… Ofisimizin olduğu kampüsteki öğrenciler daha sık başvuru yapıyor. Bu yüzden bu soruya şu şekilde yanıt verebilirim: Ayazağa kampüsündeki birimler arasında çok az farkla İletişim Fakültesi’nden aldığımız başvuru sayısı daha fazla.
Bu cevap beni gerçekten şaşırttı. Akademik ve başarı kaygısı gibi nedenlerden dolayı sayısal bölümlerin daha fazla destek isteyebileceklerini düşünmüştüm. İletişim öğrencilerinin daha fazla başvuru yapması, iletişime daha açık olmalarından kaynaklı olabilir.
Uzun bir pandemi dönemi ve ardından üzücü bir deprem yaşadık. Bu süreçte uzaktan eğitime geçildi. Bu dönemde öğrencilere psikolojik danışmanlık hizmetini nasıl sağladınız? Pandemi, öğrencilerin ruhsal sağlığı üzerinde nasıl bir etki yarattı?
-Biz pandemi başladığı anda hızlı bir şekilde uzaktan terapi sistemi kurduk ve seanslara hiç ara vermeden devam ettik. Pandemi dünyayı ve öğrencileri etkileyen, ciddi ve travmatik etkileri olan bir süreçti. Pandemi ile öğrenciler dersleri uzaktan takip etmek zorunda kaldılar ve bu motivasyon, konsantrasyon eksiklikleri olan öğrenciler için zorlayıcıydı. Bununla birlikte akademik kaygılar baş gösterdi, hem uzaktan eğitim sürecinin hem de belirsizliğin vermiş olduğu negatif etkiler gün yüzüne çıktı. Tabii ki belli düzeylerde herkes etkilendi ama mevcut psikolojik ya da psikiyatri tanısı olan bireyler için etkiler çok daha fazlaydı. Anksiyete bozukluğu, depresyon gibi psikolojik rahatsızlığı olan kişiler için evde daha uzun süre kalmak, zorunlu izolasyon süreci bu semptomların daha çok ortaya çıkmasına sebep oldu.
Hepimiz zor bir süreçten geçtik. Zorunlu izolasyonun yanında dışarıyla bağlantının minimuma düşmesi herkesi bir bakıma depresyona soktu. Ayrıca Covid-19 korkusu hepimizi anksiyete derecesine getirmişti. Bu zamanları geride bıraktığımız için çok mutluyum.
İlayda Hanım panik atak konusunda uzman olduğunuzu biliyorum. Peki panik atak nedir, en yaygın belirtiler nelerdir?
-Panik atak tüm anksiyete bozukluklarında görülen bir durumdur. Birdenbire başlayan, dakikalar içerisinde tepe noktasına ulaşan, en az dört belirtinin eşlik ettiği yoğun korku ve sıkıntı hissidir. Bu belirtiler sıklıkla; çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, boğulma hissi, mide bulantısı, baş dönmesi, depersonalizasyon (kişinin kendine yabancılaşması) ya da derealizasyon (kişinin çevreye yabancılaşması), ölüm korkusu, çıldırma korkusu gibi semptomlardır. Halk arasında panik atak hastalığı olarak bilinir ancak psikiyatrideki adı panik bozukluktur.
Panik atakları hangi sebepten olursa olsun onları tetikleyen şeyleri çok fazla düşündükleri için bu durum hastalık derecesine geliyor olabilir mi?
-Evet doğru. Panik atak geliştikten sonra onları tetikleyen durumları yaşarsam düşüncesi yani beklenti anksiyetesi oluşuyor. Panik atağın tekrarı konusunda duyulan yoğun korku atakları tetikliyor.
İlk panik atak deneyimlerini yaşayan insanlar bunun bir atak olduğunu nasıl anlıyor?
-Genellikle kişiler bir anda vücutta terleme, titreme gibi bedensel tepkimeler gözlemliyor. Bu tepkimelerden sonra “Eyvah, bana ne oluyor?” düşüncesiyle acil servislere başvuruyorlar. Hastanede gereken tetkikler yapıldıktan sonra durumun panik atak sonucu gerçekleştiği doğrulanıyor. Bu doğrulama sonrasında psikiyatriye yönlendirme yapılıyor.
Panik atak konusunda farkındalığı nasıl artırabiliriz?
-Hem panik atak hem de tüm psikiyatrik sorunlarla alakalı farkındalığı artırmak; yapılan psikolojik eğitimler ve yayınların halkla buluşturulmasıyla mümkün olabilir. Bununla birlikte tüm eğitim düzeylerine genel ruh sağlığı konusunda konferanslar verilmesi çok önemlidir ve farkındalığı artırmak için büyük fayda sağlar.
İlayda Sezen’in verdiği bilgiler ışığında bir üniversite psikoloğu olmanın ne kadar değerli olduğunu anladım. Ayrıca geniş kapsamlı bir danışan portföyü sağladığını da kendisinden duydum. Bunun psikoloji alanında ihtisas yapan birçok kişiye örnek teşkil etmesini arzu ederim. Bunun yanında çağımızın hastalığı olan panik atak bozukluğunun bu kadar artmış olması beni derinden üzdü ama farkındalığın giderek artması için iyi temennilerimi sunarım. İlayda Hanım bir sonraki seansına başlayacağından dolayı kendisini daha fazla tutmadım ve kitap önerileri alarak yanından ayrıldım.
E-Bülten Kaydı
Gelişmelerden haberdar olun.